YDS kelimeleri liste halinde, anlamları ve ezberleme ipuçları ile aşağıda bulabilirsiniz.
Kısaltmalar:
f. : fiil
i. : isim
ea : eş anlamlı(lar)
ör : örnek
öc : öğrenme cümlesi
öh : öğrenme hikayesi
severely
(şiddetli)"ely çok şiddetli bir şekilde sever"
decade
(onluk, onyıl)
"adı de olan bir cadde varmış, 10 yıldan beri adının decadde olarak düzeltilmesi için dilekçe verilmiş ama onyıldır hiç düzeltilmemiş."
suspiciously
(şüpheyle)
extensively
(geniş çaplı, kapsamlı)
"exten sevgili olur mu hiç sively, bu kadar geniş misin sen?"
notoriety
(adı çıkmış)
"2020'nin yeni motoru notoriety o kadar güçlü motor ki adı çıktı"
naval
(deniz)
"Deniz kaptanı olan dursun kaptan elemanlarını "bana naval okuma!" şeklinde azarlarmış. Çünkü denizde denize sea değil naval denilirmiş."
torpedo
(torpil)
"youtuberlar video çekip zengin olmak için oldukça patlayıcı bir torpil olan torpedoyu satın alıp, evlerin içine fırlatmışlar."
landlocked
(kara ile çevrili)
"land = kara parçası, locked = kilitli. land + locked = kilitli kara parçası"
or rather
(daha doğrusu)
although
(-e rağmen)
whereas
(oysa, halbuki)
wealthy
(zengin, varlıklı)
"healthy sağlıklı başın w eklenince varlıklı olmuş."
1. Abbreviate - abbreviation
abbreviate : kısaltmak (f.)
abbreviation : kısaltma (i.)
ea : shorten, reduce, cut
The TV show that we watched yesterday was abbreviated version of full version.
(Dün izlediğimiz TV şovu, tam sürümün kısaltılmış sürümüdür.)
2. Abdicate - abdication
abdicate (f.) : geri çekilmek (feragat etmek, el çekmek)
abdication (i.) : feragat
öc : Abdi bu catteden elini çekti.
3. Abduct - abduction
(Zorla götürmek - zorlama)
abduct (f.) : zorla götürmek, kaçırmak
abduction (i.) : zorlama, kaçırma
öc : abi duck (abduct) kardeşlerini zorla yüzmeye götürdü. (adı abduct olan abi ördek diğer küçük kardeş ördeklerini zorla yüzmeye götürmüş)
4. Abdomen
abdomen : karın
abdominal : karın - karın ile ilgili
5. Abet
abet : teşvik etmek, yoldan çıkarmak
öc. abet marka babet varmış ve bu babeti giyen kadınlar yoldan çıkıyorlarmış.
6. Abjure
Abjure : inkar etmek
öc. kadın marketten abajur aldığını inkar ediyordu.
7. Abruptly
Abruptly : aniden, birden bire
ea. suddenly
8. Abscond
Abscond : firar etmek
öc. abisicondracula hapishaneden firar etmiş.
9. Absurd - Absurdly
Absurd (i.) : absürt (saçma)
Absurdly (z.) : absürt bir şekilde
10. Abundant - Abundantly
Abundant (i.) : bol
Abundantly (z.) : bol bol
11. Accede
Accede (f.) : kabul etmek
ea. accept, approve, admit, adopt, allow, acknowledge
12. Accost
Accost (f.) : yaklaşmak, yakınlaşmak
ea. hang, approach
öh. Cost kelimesi "maliyet, fiyat" anlamına gelir. Bu kelimeyi esas alarak bir hikaye uydurursak; hamburger yiyen kadın, ödediğinden daha fazla hamburger yediği için accost (ek fiyat) ile karşı karşıya kaldı. Bu ek fiyatı ödemek için ise kasiyere yaklaşması gerekiyordu.
13. Accredit
Accredit (f.) : güvenmek, itibar etmek
öh. Yeni bir eve taşınan bir öğrenci var ve tüm parasını taşıma işlemleri için harcadığı için bakkaldan kola alacak parası kalmamış. Bakkalcıya aç kredit (accredit) sen bana kredi ver, ben sana sonra öderim diyormuş. Bakkalcı da "güven önemli, itibar önemli" demiş.
14. Accrue
Accrue (f) : tahakkuk etmek, artmak, çoğaltmak
15. Accusation
Accusation (f) : suçlama, itham
öh. accu diye bir radio station varmış ve bu radyo tüm gün suçlama yayını yaparmış.
16. Accustom
Accustom (f) : alıştırmak
"custom" kelimesi "gelenek, görenek" anlamına gelmektedir. Accustom kelimesini de bu sayede kolayca akılda tutabiliriz.
"custom" kelimesinin başına "acc" ekliyoruz ve "alıştırmak" anlamını elde ediyoruz.
öh. Maria, İngilterede dolaştığı bir kasabada "accustom" adlı bilinmeyen bir kasabayı keşfediyor ve bu kasabada herkes geleneklerine çok alışkanmış çünkü kasabadaki her bir birey, küçüklüğünden beridir alışmış, gelenekleri alışkanlık haline getirmiş.
17. Acquaint - acquaintence
Acquaint (f.) : tanıtmak, bilgi vermek
Acquaintance (i) : tanıdık
Yukarıdaki her iki kelimenin türü farklı olsa da, aşağıdaki hikaye sayesinde her ikisini de bir arada öğrenmiş olacağız. (bir taşla iki kuş vuracağız.)
YDS kelimeleri |
öh. Bir tane teknoloji mağazasının açılışına gittik. Bu mağazada tişörtünün arkasında acquintence yazan bir şahıs herkese bilgi veriyordu ve teknolojik ürünleri tek tek tanıtıyordu. Bu şahıs önüne döndüğünde ise tanıdık birisi çıktı.
Acquiesce
acquiesce
normalde bilgisayar klavyesi üzerindeki esce tuşu, bir işlemi iptal etmek ya da açık olan pencereyi kapatmak için kullanılır fakat bir tane klavyede bu tuş tam tersi "kabul etme, onaylama" görevini üstlenmişti. sonra o tuşun üzerinde küçük bir yazı ile acqui yazdığını gördük. böylece acquiesce tuşunun, bildiğimiz esece tuşunun tam zıttı bir görev üstlenmiş olduğunu öğrendik.
acquit
allegiance
(bağlılık)
(bağlılık)
aggression
(saldırganlık)
"aggghhh şeklinde bağıran “ression” isimli bir şahıs var ve çok saldırgan."
(saldırganlık)
"aggghhh şeklinde bağıran “ression” isimli bir şahıs var ve çok saldırgan."
YDS en çok çıkan isimler
abbreviation : kısaltma
abdomen : karın
severely
(şiddetli)"ely çok şiddetli bir şekilde sever"
decade
(onluk, onyıl)
"adı de olan bir cadde varmış, 10 yıldan beri adının decadde olarak düzeltilmesi için dilekçe verilmiş ama onyıldır hiç düzeltilmemiş."
suspiciously
(şüpheyle)
extensively
(geniş çaplı, kapsamlı)
"exten sevgili olur mu hiç sively, bu kadar geniş misin sen?"
notoriety
(adı çıkmış)
"2020'nin yeni motoru notoriety o kadar güçlü motor ki adı çıktı"
naval
(deniz)
"Deniz kaptanı olan dursun kaptan elemanlarını "bana naval okuma!" şeklinde azarlarmış. Çünkü denizde denize sea değil naval denilirmiş."
torpedo
(torpil)
"youtuberlar video çekip zengin olmak için oldukça patlayıcı bir torpil olan torpedoyu satın alıp, evlerin içine fırlatmışlar."
landlocked
(kara ile çevrili)
"land = kara parçası, locked = kilitli. land + locked = kilitli kara parçası"
or rather
(daha doğrusu)
although
(-e rağmen)
whereas
(oysa, halbuki)
wealthy
(zengin, varlıklı)
"healthy sağlıklı başın w eklenince varlıklı olmuş."
abstract
(öz)
controversial
(kontrollü, tartışmaya açık)
regard
(saygı, hürmet)
cognitive
(bilişsel)
medieval
(ortaçağ)
principal
(ilk, asıl)
heir
agricultural
(tarım)
structure
dependable
deranged
(dengesiz)
witness
goodwill
(iyi niyet)
"will = niyet, good = iyi olduğu için aklımıza hemen iyi niyet gelsin."
gesture
vicinity
demonstration
distracted
embarrassedabandon
faint
(bayılmak, baygın)
individual
(bireysel, tek başına)
threat
(korkutma, gözdağı)
loyal
(sadık)
dedicate
(ithaf, adamak)
Eş anlamlı YDS kelimeleri
leave, stop
(bırakmak, durdurmak)
substitute, replace
(değiş tokuş)
prevail, dominate, reign
(hakim - baskın olmak)
indicate, show
(göstermek, belirtmek)
commence, start, begin
(başlamak)
suspect, doubt, distrust
(şüphe)
oversee, watch, organize
(kontrol etmek, izlemek)
catch, trap, net, ensnare
(yakalamak)
argue, debate
(tartışmak)
(öz)
controversial
(kontrollü, tartışmaya açık)
regard
(saygı, hürmet)
cognitive
(bilişsel)
medieval
(ortaçağ)
principal
(ilk, asıl)
heir
agricultural
(tarım)
structure
dependable
deranged
(dengesiz)
witness
goodwill
(iyi niyet)
"will = niyet, good = iyi olduğu için aklımıza hemen iyi niyet gelsin."
gesture
vicinity
demonstration
distracted
embarrassedabandon
faint
(bayılmak, baygın)
individual
(bireysel, tek başına)
threat
(korkutma, gözdağı)
loyal
(sadık)
dedicate
(ithaf, adamak)
Eş anlamlı YDS kelimeleri
leave, stop
(bırakmak, durdurmak)
substitute, replace
(değiş tokuş)
prevail, dominate, reign
(hakim - baskın olmak)
indicate, show
(göstermek, belirtmek)
commence, start, begin
(başlamak)
suspect, doubt, distrust
(şüphe)
oversee, watch, organize
(kontrol etmek, izlemek)
catch, trap, net, ensnare
(yakalamak)
argue, debate
(tartışmak)
0 comments:
Yorum Gönder
Konu hakkında anlamadığınız bir ayrıntı varsa, yorum formunu kullanarak soru sorabilirsiniz. Sizlere en kısa sürede geri dönüş yaparım.