11 Eylül 2020 Cuma

İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları

İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları örnekler ile ele alalım.

1. Present Tense (Geniş Zaman)


Geniş zamanda cümle kurmak için ana fiili özneye göre çekimleriz.

Örnek:

I read.
(Okurum.)

You read.
(Okursun.)

She reads.
(O, okur.)

Yukarıdaki örnek cümlelerde fiilin, özneye göre çekimlenmiş olduğunu görebiliyoruz. I ve you özneleri için “read” şeklinde kullanılırken, 3. tekil şahıs zamiri olan “She” için ise “reads” şeklini almıştır.

Geniş zamanda cümle kurmak aslında bu kadar basittir ve dilerseniz cümlenin sonuna zaman zarfı ekleyerek anlamı daha güçlü verebilirsiniz.

Örnek;

She reads book daily.
(O, günlük kitap okur.)

Yukarıdaki cümlede “daily” (günlük - her gün) zaman zarfı kullanılarak, daha güçlü bir anlam verilmiştir.

My teacher helps me always.
(Öğretmenim bana her daim yardım eder.)

Yukarıdaki cümlede ise “always” (daima) zaman zarfı kullanılmıştır.

Bu türden zarflar “sıklık zarfları” olarak da tanımlanır. İngilizce sıklık zarfları konusu altında, geniş zamanlı cümlelerde kullanabileceğiniz daha pek çok zaman zarfını bulabilirsiniz.

2. Present Continuous Tense
(Şimdiki Zaman)


Present continuous Tense aynı zamanda Present Progressive Tense olarak da adlandırılır. Yani her ikisi de aynı zamandır.

Şimdiki zamanda cümle kurmak için “to be” yardımcı fiilini ve süreklilik eki olan “-ing” ekini kullanıyoruz.

- “to be” yardımcı fiili, özneye göre şekil alır ve özneden sonra kullanılır.
- “ing” süreklilik eki, cümlenin ana fiiline eklenir.

Bu bilgileri dikkate alarak, bir örnek yazalım:

I am reading a book.
(Bir kitap okuyorum.)

Yukarıdaki örnek cümleye bakalım. “to be” yardımcı fiili, “I” öznesinden hemen sonra kullanılmıştır ve “I” öznesi, birinci tekil şahıs olduğundan, “to be” yardımcı fiili “am” şeklini almıştır.

Bir diğer önemli detay ise “-ing” ekidir. Daha önce ifade ettiğim gibi, “-ing” (-yor) eki, fiile eklenir ve cümlede fiil “to read” (okumak) olduğundan dolayı, “-ing” ekini almıştır ve “reading” şekline dönüşmüştür.

İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları ile ilgili olarak şunu belirtmek isterim ki; şimdiki zaman denildiğinde aklınıza direkt olarak “to be” yardımcı fiili ile “-ing” süreklilik eki gelmelidir. Çünkü bu iki unsur, İngilizcede şimdiki zaman cümlesi kurabilmeniz için önemlidir.

Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer önemli detay ise bazı fiillerin “-ing” ekini almıyor olmasıdır. Mesela “to know” (bilmek), “to love” (sevmek), “to understand” (anlamak) gibi bazı fiiller “-ing” ekini almazlar. İşte bu yüzden bu fiilleri şimdiki zaman diliminde değil, geniş zaman diliminde kullanmalısınız.

“-ing” ekini almayan fiilleri şimdiki zaman diliminde kullanmak istediğiniz zaman, onları geniş zaman diliminde kullanmalısınız. Böylece verdikleri anlam zaten “şimdiki zaman” anlamı olacaktır ve aynı zamanda bu anlam “geniş zaman” anlamı da verir.

Mesela “I love you” dediğinizde, bu cümle hem şimdiki hem de geniş zaman diliminde geçerli bir cümledir. 

Aynı şekilde “I know you” (Seni tanıyorum.), “She understand the subject.” (O konuyu anlar/anlıyor) cümleleri de geniş zamanda kurulan ancak hem geniş hem de şimdiki zamanda anlam veren cümleler olarak sıralandırılabilir.

3. Simple Past Tense
(Basit Geçmiş Zaman)

Basit geçmiş zaman diliminde cümle kurarken şuna dikkat etmelisiniz; kuracağınız cümle isim cümlesi mi yoksa fiil cümlesi mi. Çünkü isim cümlesi ise “to be” yardımcı fiilini, fiil cümlesi ise “to do” yardımcı fiilini kullanmanız gerekir.

Bu araya bir parantez açalım, isim ve fiil cümlelerinin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Eğer biliyorsanız aşağıdaki satırdan konuya devam edebilirsiniz ancak bilmiyorsanız küçük bir hatırlatma yapmak isterim; bir cümlenin yüklemi eğer “fiil” türünden bir kelime ise o cümle “fiil cümlesi” ama eğer yüklem “isim/sıfat” türünden bir kelime ise de, o cümle “isim cümlesi” olarak tanımlanır.

Aradaki farkı biliyor olduğunuzu varsayarak, Simple Past Tense (Basit Geçmiş Zaman) diliminde nasıl cümle kurulur konusuna devam ediyorum.

Eğer isim cümlesi ise “to be” yardımcı fiili kullanılır demiştim.

Buna göre, örnek bir cümle yazalım;

I was a good student.
(Ben iyi bir öğrenciydim.)

Yukarıdaki örnek cümleye bakalım. Öncelikle “was” kelimesine dikkatinizi çekmek istiyorum. “was” kelimesi, “to be” yardımcı fiilinin, 1. tekil şahsa göre geçmiş zamanlı şeklidir.

Öte yandan cümlenin yükleminin “student” (öğrenci) kelimesi olduğuna bakınız. Cümlenin yüklemi isim türünden bir kelime olduğu için bu bir isim cümlesidir ve isim cümlesi olması dolayısıyla da, “to be” yardımcı fiili kullanılmıştır.

Şimdi bir örnek daha verelim.

I did understand you.
(seni anladım.)

Yukarıdaki cümlede ise “to do” yardımcı fiilinin kullanıldığını görüyoruz. “to do” yardımcı fiilinin geçmiş zamanlı versiyonu “did” şeklinde olduğu için bu şekilde yazılmıştır.

Şunu da söylemek istiyorum, İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları ile ilgili önemli bir ayrıntı; İngilizcede basit geçmiş zamanda cümle kurarken, isim cümleleri için to be ve fiil cümleler için to do yardımcı fiilinin kullanıldığını söylemiştim ancak “to do” yardımcı fiilini kullanmak zorunda değilsiniz.

Yani, yukarıdaki “I did understand you” şeklindeki örnek cümleyi ben aslında “to do” (yani did) yardımcı fiilini kullanmadan da yazabilirim. Bunu yapmak için “to understand” (anlamak) fiilinin geçmiş zamanlı şekli olan “understood” şeklini kullanmam gerekir.

Bu bilgilere göre;

I did understand you.
(seni anladım.)

cümlesini aşağıdaki gibi de yazabilirim;

I understood you.
(seni anladım.)

Her iki cümle de doğrudur yani bir yanlışlık yoktur fakat en çok hangisi tercih ediliyor diye soracak olursanız, ikinci kullanım şekli daha çok tercih edilmektedir. 

Mesela “I made a coffee” (bir kahve yaptım) şeklinde bir kullanımı her yerde duyabilirsiniz ancak “I did made a coffee” şeklinde bir kullanımı çok nadir duyarsınız ya da hiç duymazsınız bile. 

Fakat her iki şekil de doğrudur ve her iki şekilde Simple Past Tense kullanımıdır.

4. Past Continuous Tense
(Geçmişte Süreklilik Bildiren Zaman)

Üçüncü başlıkta basit geçmiş zamanı ele almıştık ve bu basit geçmiş zamanın başka bir versiyonu ise “süreklilik” bildiren versiyonudur.

Yani geçmişte sürekliliği ifade etmek için bu zaman dilimini kullanırız. Zaten aşağıdaki örnek cümleleri incelediğinizde de, kullanımını daha net anlayabilirsiniz.

I was searching for you.
(Seni arıyordum.)

Yukarıdaki cümleye bakalım. Öncelikle “to be” (was şeklinde) yardımcı fiilinin ve “-ing” (-yor) süreklilik ekinin kullanılmış olduğunu görüyoruz. 

Peki bu iki önemli ipucundan ne anlamamız gerekiyor?
Şöyle ki şimdiki zaman cümleleri kurarken de aynı şekilde “to be” yardımcı fiilini ve de “-ing” süreklilik ekini kullanmaktayız yani değişen bir şey yok ama tek fark ise Past Continuous Tense
(Geçmişte Süreklilik Bildiren Zaman) zaman diliminde “to be” fiilinin geçmiş zamanlı halini kullanıyoruz.

Aşağıda karşılaştırmaları bir örnek var;

I am searching.
(Arıyorum.)

I was searching.
(Arıyordum.)

Gördüğünüz gibi her iki cümlede de “to be” yardımcı fiili ve “-ing” eki kullanılmış olmasına rağmen birisi şimdiki zaman, diğeri ise geçmişte süreklilik bildiren zaman dilimine aittir.

5. Gelecek Zaman
(Future)

Genel olarak İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları konusunda bence en kolay olanı gelecek zaman cümlesi kurmaktır.

İngilizce gelecek zaman cümlesi kurmanın birkaç farklı yöntemi var ancak bu yöntemlerden en popüler iki tanesinden bahsedeceğim.

Birinci yöntem “will” yardımcı fiilinin kullanılması.

Örnek;

I will read this book.
(Ben bu kitabı okuyacağım.)

Yukarıdaki örnek cümleye baktığımızda “will” yardımcı fiilinin özneden hemen sonra kullanılmış olduğunu ve anlam olarak da “-ecek, -acak” anlamı vermiş olduğunu görmekteyiz.

İkinci yöntem “to be going to” yapısını kullanmak.

Örnek;

I am going to read this book.
(Bu kitabı okuyacağım.)

Gördüğünüz gibi “to be going to” yapısı ile gelecek zaman cümlesi kurduğumuzda da herhangi bir anlam farklılığı olmuyor.

6. Perfect Tenses


Gel gelelim perfect tenselere. İngilizce zamanlar konusunda tabii ki en çok kafa karıştıran zaman dilimleri perfect tense zaman dilimleridir.

Ancak ben burada olabildiğince açık ve net bir şekilde sizlere perfect tense cümlelerinin mantığından bahsedeceğiz.

Öncelikle “perfect tense” ifadesini duyduğunuzda aklınıza direkt olarak “have” yardımcı fiili gelmelidir. Çünkü perfect tense cümleleri “have” yardımcı fiili ile yapılan cümlelerdir, “have” yardımcı fiili kullanılmadan perfect tense cümlesi yapılamaz.

Toplamda altı farklı perfect tense var. 
Aşağıda bu perfect tensleri ve örnek cümleleri bulabilirsiniz.

1. I have gone. 
(Present Perfect)

2. I have been going. 
(Present Perfect Continuous)

3. I had gone. 
(Past Perfect)

4. I had been going. 
(Past Perfect Continuous)

5. I will have gone. 
(Future Perfect)

6. I will have been going. 
(Future Perfect Continuous)

Perfect tense cümle yapıları biraz kafanızı karıştırabilir ancak zamanla tekrar ettiğinizDE İngilizcede zamanlar ve cümle kuruluşları hiç karıştırmayacaksınız. 

İngilizce gelecek zaman eki

İngilizce gelecek zaman eki diye bir şey yoktur. Çünkü İngilizcede gelecek zamanlı bir cümle kurmak için ek değil, yardımcı fiil kullanılır.

İngilizce gelecek zaman eki


Bence siz şunu soruyorsunuz, hani Türkçede “-ecek, -acak” şeklinde bir gelecek zaman eki var ya, bu ekin İngilizce karşılığını soruyorsunuzdur.

“will” yardımcı fiili, Türkçedeki “-ecek, -acak” gelecek zaman eklerinin karşılığıdır.

Türkçede “-ecek, -acak” ekini fiile ekliyoruz. 
Örnek; “gideceğim”

İngilizcede ise “will” yardımcı fiilini, fiile eklemeyiz, fiilden önce kullanırız.
Örnek: “I will go”

Yukarıdaki örnekte gördüğünüz gibi “will” yardımcı fiili, “go” (gitmek) fiilinden hemen önce yazılmıştır.

Ayrıca “will”, özneye göre değişmez. Hani bazı yardımcı fiiller var, öznenin kaçıncı şahıs olduğuna göre değişim göstermektedirler ancak “will” yardımcı fiili değişmez.

Cümlenin öznesi tekil ya da çoğul şahıs olabilir, hiç fark etmez, “will” hep aynı kalır.

Örnek:

She will read.
(O, okuyacak.)

Yukarıdaki örnek cümleye baktığımızda cümlenin öznesinin 3. tekil şahıs olduğunu görmekteyiz ancak “will” herhangi bir değişime uğramamış, aynı kalmıştır. Çünkü will hiç değişmez.

Sonuç olarak İngilizce gelecek zaman eki denildiği zaman aklınıza direkt “will” yardımcı fiili gelmelidir. Çünkü Türkçedeki “-ecek, -acak” gelecek zaman eklerinin karşılığı “will” yardımcı fiilidir.

Bu arada, “ek” ile “yardımcı fiil” arasındaki farkı da biliyor olmanız önemlidir.

Bu farkı temel olarak ifade edecek olursam; “ek” dediğimiz şeyler parçalardır ve kelimenin sonuna ya da başına eklenir. 

Örneğin “-ing” bir ektir. Bu ek, fiil türünden kelimelerin köküne eklenerek, “süreklilik” anlamı kazandırır. Bu nedenden dolayı, şimdilik zaman cümleleri yaparken “-ing” eki kullanılır.

Yardımcı fiil dediğimiz kelimeler ise ana fiile yardımcı olan fiillerdir.
Mesela “I will read” cümlesinde “will” yardımcı fiili “read” ana fiiline yardımcı olmuştur ve böylece o fiilin gelecek zamanda yapılacağını ifade etmiştir.

Son olarak şunu da söylemek isterim ki, İngilizce gelecek zaman cümlesi kurmanın farklı bir yöntemi daha var. Bazı kitaplarda bu “future 2” şeklinde de geçebiliyor.

Belki duymuşsunuzdur “to be going to” kalıbı ile de gelecek zaman cümlesi kurabilmek mümkündür.

Örnek;

I am going to drink some water.
(Biraz su içeceğim.)

Yukarıdaki örnek cümleyi incelediğimizde, “to be going to” yapısı ile İngilizce gelecek zaman cümlesi yapılmış olduğunu görmekteyiz.

Bu kalıbın kullanıldığı cümlelerde şuna dikkat etmek gerekir “to be” yardımcı fiili, cümlenin öznesine göre şekil değiştirmektedir.

Hani size demiştim ya “will” şahıslara göre asla şekil değişmiyor diye ama “to be” fiili ise şahıslara göre değişim göstermektedir.

Örnekler;

I am going to sleep.
(Uyuyacağım.)

Yukarıdaki cümlede özne 1. tekil şahıs olduğu için ve “to be” fiilinin 1. tekil şahıs şekli “am” şeklinde olduğu için “am” şeklinde yazılmıştır.

She is going to sleep.
(O, uyuyacak.)

Yukarıdaki cümlede ise özne 3. tekil şahıs olduğu için ve “to be” fiilinin 3. tekil şahıs şekli “is” olduğu için, “is” kullanılmıştır.

İngilizcede gelecek zaman eki ile ilgili olarak vermiş olduğum tüm bu bilgilere ek olarak, sizlere İngilizce gelecek zaman cümlesi kurmanın başka bir yönteminden de bahsetmek istiyorum.

“to be about to” yapısı ile de birazdan gerçekleşmesi muhtemel olan eylemleri ifade edebilmeniz mümkündür.

Örnek;

She is about to read.
(O, okumak üzere.)

Tabii ki tıpkı “to be going to” yapısında olduğu gibi, “to be about to” yapısında da “to be” fiili, cümlenin öznesine göre şekil değiştirmektedir.

10 Eylül 2020 Perşembe

İngilizcede soru sormak için…

İngilizcede soru sormak için iki farklı yöntem var.

1. Yöntem : Soru kelimesi kullanarak İngilizcede soru sormak.


Bildiğiniz gibi kelimelerin çeşitleri vardır. İsim türünden, fiil türünden, zarf, edat gibi çeşitli türlere ayrılmaktadırlar. Eğer İngilizce kelime çeşitleri konusunu bilmiyorsanız zaten “soru kelimesi” tanımı da net bir şekilde anlayamazsınız. 

Bu nedenle, eğer kelime çeşitleri konusunu bilmiyorsanız, daha önce yazmış olduğum İngilizce kelime türleri konusuna bakmanızı öneririm.

Soru kelimesi nedir?

Soru sormamıza olanak sağlayan kelimelere, “soru kelimesi” denir. Gündelik hayatta oldukça fazla soru kelimesi kullanırız. Bu kelimeler sayesinde soru cümleleri kurarız.

Bu kelimelerden bazıları aşağıdadır.

Who? (Kim?)
When? (Ne zaman?)
Where? (Nerede?)
How? (Nasıl?)
Which? (Hangi?)

Bu, yukarıda sıralandırmış olduğum soru kelimeleri, en çok kullanılan soru kelimelerinden birkaç tanesidir.

Tıpkı Türkçede yaptığımız gibi, İngilizcede de bu kelimeleri kullanarak soru sorabiliriz. Peki bunu nasıl yapabiliriz?

İngilizcede soru sormak özellikle de öğelerin dizilişi aşamasında kafa karışıklığına sebebiyet vermektedir. Bazı arkadaşlar “hangi öğe nereye gelecek?” karmaşası yaşıyorlar.

Şunu açık ve net bir şekilde söylemek isterim ki, İngilizce öğrenmek aşamasında hemen herkes bu karmaşayı yaşıyor ama zamanla, pratik yaptıkça bu sorunu aşmış oluyorsunuz.

Şimdi… Konumuza dönecek olursak; soru kelimelerini kullanarak nasıl soru sorarız?

Aslında olay çok basit. Yapmamız gereken şey, önce hangi soru kelimesi kullanacağınızı belirlemelisiniz, ardından belirlemiş olduğunuz kelime ile soru sormaya başlayacaksınız.

Mesela birisine “Ne zaman geleceksin?” şeklinde bir soru sormak istiyorsanız, bunun için “ne zaman” sorusunun İngilizce karşılığı olan “when” soru kelimesini kullanmanız gerekir.

Dolayısıyla cümleye “when” kelimesi ile başlarız. Bu soru kelimesinin hemen ardından yardımcı fiili şaaak diye yerleştiririz.

Örnek;

When will you come?
(Ne zaman geleceksin?)

Yukarıdaki örnek cümleye bakınız. “when” soru kelimesinden hemen sonra “will” gelecek zaman yardımcı fiilinin kullanılmış olduğunu görmekteyiz.

Tabii şöyle de bir şey var… Soruyu hangi zaman dilimine göre sorduğunuza göre, soru kelimesinden sonra kullanacağınız yardımcı fiil de farklılık gösterecektir.

Mesela yukarıdaki soru gelecek zaman dilimine göre sorulmuş bir sorudur ancak biz bu soruyu şimdiki zamana göre sorarsak, bu seferde şimdiki zaman diliminde kullanmış olduğumuz “to be” yardımcı fiilini kullanmamız gerekir.

Aynı soruyu şimdiki zaman diliminde soralım;

When are you coming?
(Ne zaman geliyorsun?)

Yukarıdaki örnek cümleye bakalım. Bu defa “when” soru kelimesinden sonra “will” değil, “are” (yani to be yardımcı fiili) gelmiştir. Çünkü bu soru Present Continuous Tense (ya da diğer adı ile Present Progressive Tense) zaman diliminde sorulmuştur ve bu zaman diliminde “to be” yardımcı fiili kullanılır.

Şimdi bana şu soruyu sorabilirsiniz. Soru kelimesinden sonra mutlaka bir yardımcı fiil yazılması gerekiyor mu yani şart mı diye sorabilirsiniz. Bu sorunun cevabı “evet”.

Bu durumu şöyle izah edebilirim; mesela geniş zamanda bir cümle kurarken yardım fiil kullanıyor muyuz? Cevap “hayır”. 

O halde geniş zamanda İngilizcede soru sormak için de herhangi bir yardımcı fiil kullanmamız da gerekmez diye düşünebiliriz ancak geniş zamanda soru sormak için “to do” yardımcı fiilini kullanmamız gerekir.

Sonuç olarak; hangi zaman diliminde soru soracaksanız, o zaman diliminde kullanılan yardımcı fiili, soru kelimesinden hemen sonra kullanmanız gerekir.

Şimdi… Yukarıda hem gelecek hem de şimdiki zaman dilimleri için yazmış olduğum örnek cümleyi bu defa geniş zaman dilimine göre yazalım.

When do you come?
(Ne zaman gelirsin?)

When do you want?
(Ne zaman istersin?)

When do you drink?
(Ne zaman içersin?)

Şimdi diğer soru kelimelerini de kullanarak birkaç örnek soru daha soralım.

Who are you?
(Sen kimsin?)

Who did this?
(Bunu kim yaptı?)

Who wants to know?
(Kim bilmek ister?)

Bu cümleye dikkat edin. “to want” fiili, sonuna -s eki almıştır. Bunun nedeni “who” soru kelimesinin 3. tekil şahıs olarak kabul edilmesinden dolayıdır.

What is this?
(Bu nedir?)

How are you?
(Nasılsın?)

Bu basit soru örneklerinden sonra biraz daha uzun bir soru soralım...

What do you do if someone confesses their love to you?
(Birisi sana aşkını itiraf ederse ne yaparsın?)

Yukarıdaki sorunun iki cümlecikten oluştuğunu görüyorsunuz. “... if …” ifadesinden sonraki kısım ikinci cümle, koşul cümlesi ya da yan cümlecik olarak tanımlayabiliriz.

Sonuç olarak bu örnek cümlenin “geniş zaman” diliminde olduğunu ve bundan dolayı da “to do” fiilinin yardımcı fiil olarak, “what” (ne) soru kelimesinden hemen sonra kullanılmış olduğunu görmekteyiz.

2. Yöntem : Yardımcı fiil kullanarak İngilizcede soru sormak


to do, to be, can gibi yardımcı fiilleri kullanarak İngilizcede soru sormak mümkün.

Bu yardımcı fiilleri kullanarak soruya başlayabilirsiniz ya da soru kelimeleri ile birlikte bu yardımcı fiilleri kullanarak da soru sorabilirsiniz, size kalmış.

Yardımcı fiil kullanarak soru sormak;

Can you help me?
(Bana yardım edebilir misin?)

Can you open the door?
(Kapıyı açabilir misin?)

Yukarıdaki örnek cümleye bakalım. Bu örnek cümle, “can” yardımcı fiilinin kullanımı ile kurulmuştur. 

Yardımcı fiil kullanarak İngilizcede soru sormak için cümleye direkt yardımcı fiil ile başlıyoruz. Bu nedenden dolayı örnek cümle “can” ile başlamıştır.

Do you want?
(İster misin?)

Yukarıdaki cümlede de “to do” yardımcı fiili kullanılmıştır. Hem bu cümlede hem de bir önceki cümlede fark ederseniz yardımcı fiilden hemen sonra şahıs zamiri kullanılmıştır.

Do I want?
(İster miyim?)

Does she want?
(O ister mi?)

Yukarıdaki örnek cümleler “fiil cümleleri” ve bu yüzden dolayı da “to do” yardımcı fiili kullanılarak bu soru cümleleri kurulmuştur.

Eğer isim cümleleri kuracak olsaydık, “to be” yardımcı fiilini kullanırdık.

Örnekler;

Are you female?
(Bayan mısın?)

Is she beautiful?
(O güzel mi?)

Is it possible?
(mümkün mü?)

Is this possible?
(bu mümkün mü?)

Is this computer fast?
(bu bilgisayar hızlı mı?)

Ama şuna da dikkat, sırf “to be” yardımcı fiili ile bir soru cümlesi kurulmuş diye, bu durum o soru cümlesinin mutlaka isim cümlesi olduğu anlamına gelmez.

Mesela Şimdiki Zaman dilimine ait bir soru cümlesi kurmak için de, cümleye “to be” yardımcı fiili ile başlamanız gerekir.

Örnek;

Are you coming today?
(Bugün geliyor musun?)

Gördüğünüz gibi yukarıdaki cümle de, “to be” yardımcı fiili ile başlamıştır ancak cümledeki diğer öğelerden ve de “-ing” süreklilik ekinden, cümlenin şimdiki zaman diliminde kurulmuş bir soru cümlesi olduğunu anlıyoruz.

Sonuç olarak;

İngilizcede soru sormak için temel olarak iki farklı yöntem var. Ya soru kelimesi kullanarak ya da yardımcı fiil kullanarak sorunuzu sorarsınız.

Ancak şunu unutmayın. Hangi yöntem ile soru soracak olursanız olun, sorunun zamanına göre doğru yardımcı fiili kullanmaya dikkat edin.

- Soru kelimesi kullanarak soru soracaksanız, soru kelimesinden hemen sonra yardımcı fiili yerleştirmelisiniz.

- Yardımcı fiil kullanarak soru soracaksanız da, yardımcı fiilden hemen sonra özneyi yerleştirmelisiniz.

27 Temmuz 2020 Pazartesi

İngilizce Geçmiş Zaman (kafa karıştıran ayrıntılar)

İngilizce geçmiş zaman cümleleri hakkında bilmeniz gereken tüm şeyleri olabildiğince açık, net ve özel bir şekilde size bahsedeceğim.

1. İngilizce “Geçmiş Zaman” denildiğinde büyük ihtimalle “Simple Past” ya da “Simple Past Continuous Tense” kast ediliyordur.


Simple Past Tense (Basit Geçmiş Zaman)

Bu zaman diliminde fiil eğer düzenli ise “-ed”, düzensiz ise past formu kullanılır.

Örneğin “to walk” fiili düzenli grubunda yer aldığı için “-ed” eklenerek “walked” şeklinde kullanılabilir.
Ama “to drink” fiili düzensiz olduğu için kendi past formu olan “drank” kullanılmalıdır.

Simple Past Continuous Tense (Basit Geçmiş Zamanda Süreklilik)

Bu zaman diliminde ise süreklilik durumu söz konusudur. Süreklilik durumu söz konusu olduğu için de “süreklilik eki” olan “-ing” ekini fiile ekleriz ve aynı zamanda “to be” fiilini de yardımcı fiil olarak kullanırız.

Buna göre; “I was walking” (yürüyordum) şeklinde bir cümle elde etmiş oluruz.

Sonuç olarak İngilizce geçmiş zaman denildiğinde, büyük bir ihtimalle yukarıda bahsettiğim iki zaman diliminden birisi kastediliyordur ki genellikle birincisi en çok kastedilen zamandır. O yüzden aklınıza direkt Simple Past Tense gelmesi yanlış olmayacaktır.

2. Perfect Tenses ile Simple Past Tenses’i karıştırmak


Pek çok kişi bitmiş zamanlar ile geçmiş zamanları karıştırıyor. Bu nedenle aradaki farkı bilmek önemlidir.

“Perfect Tenses” olarak tanımlanan zaman grubu içerisinde 6 farklı zaman dilimi var ve bu zaman dilimlerinin hepsi de teknik olarak “geçmiş zaman” anlamı veren zaman dilimleridir.

Örneğin Present Perfect Tense (Şimdiki Bitmiş Zaman) dilimini ele alalım.

I have known.
(Biliyordum.)

Yukarıdaki cümle “Present Perfect Tense” zaman diliminde kurulmuş bir cümle olup, geçmiş zaman ifade ettiğini görmekteyiz. Yani bu cümlenin “geçmiş zamanlı cümle” olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır.

Sonuç olarak “Perfect” olarak tanımlanan zaman dilimleri ile birlikte de tıpkı “Simple Past” olarak tanımlanan zaman dilimlerinde olduğu gibi, geçmiş zamanlı cümleler kurabiliyoruz ama aralarındaki fark ise; perfect zamanların eylemin gerçekleştirilme zamanından ziyade, gerçekleştirilme etkisini vurguluyor olmasıdır.

Örneğin; yürüyüşe çıktınız ve sonra eve geldiniz diyelim. Sonra arkadaşınıza “1 saat önce yürüdüm.” şeklinde bir mesaj atacaksınız, bu durumda kuracağınız cümle için “Past Tense” kullanmanız gerekir çünkü eylemin yapılma zamanını vurguluyorsunuz. (I walked 1 hour ago.)

Eğer “arkadaşımı gördüm” şeklinde bir cümle kuracaksanız, bu durumda “perfect” kullanmalısınız çünkü sizin o cümlede kastettiğiniz şey; geçmişte herhangi bir zamanda arkadaşınızı görmüş olmak değil, geçmişte arkadaşınızı görmenizden dolayı meydana gelen ve hala süren bir etkidir. (“I have seen my friend”)

3. Fiillerin geçmiş zamanlı halleri ile perfect tense hallerini karıştırmamalısınız


İngilizce geçmiş zaman cümleleri kurarken yapılan en sık hatalardan birisi de fiillerin 2. halinin, 3. halleri ile karıştırılmasıdır.

Bu konuya açıklık getirmek için önce fiilin hallerini ele alalım. 

Bir fiilin üç farklı hali vardır;

1. hal : mastar halidir. 
Örnek: to want, to find, to come

2. hal : geçmiş zaman halidir. 
Örnek: wanted, drank, came, went, was

3. hal : perfect zaman halidir. 
Örnek: known, gone, been

“Simple” olarak tanımlanan geçmiş zamanlı cümlelerde fiillerin 2. hali,
“Perfect” olarak tanımlanan cümlelerde ise fiillerin 3. halleri kullanılır.

Fiillerin halleri ile ilgili bilmeniz gereken en önemli ayrıntılardan birisi de; bazı fiillerin 2. ve 3. hallerinin aynı olmasıdır.

Örneğin “to want” fiilinin hem 2. hem de 3. hali “wanted” şeklindedir. Bu fiili hem Simple Past hem de perfect tense cümleleri kurarken “wanted” hali ile kullanabilirsiniz.

4. Olumlu fiil cümlesi kurarken yardımcı fiile gerek yoktur


Simple Past Tense dilimine ait bir cümle kurarken eğer kurduğunuz cümle olumlu düz bir fiil cümlesi ise yardımcı fiil kullanmanıza gerek yoktur. Direkt olarak şahıs zamiri ile fiili beraber yazarsınız. (Örnek : I wanted (istedim)

Ama eğer isim cümlesi, soru cümlesi ya da olumsuz bir cümle kurulacaksa yardımcı fiil kullanılır.

İsim cümlesi için “to be” fiilinin 2. hali olan was/were,
soru cümlesi için “to be” ya da “to do” fiilinin 2. halleri olan “was/were”, “did”,
olumsuz cümle için ise “was/were”, “did” ile birlikte “not” olumsuzluk ekinin de kullanılması gerekir.


Sonuç olarak;


İngilizce geçmiş zaman hakkında bilinmesi gereken önemli detaylardan bahsetmeye çalıştım. Pek çok kişinin kafasını karıştıran detaylara değindim. Umarım faydalı olabilmişimdir.

Dilerseniz aşağıdaki yorum kısmından birkaç geçmiş zaman ve perfect tense cümleleri yazarak, yazdığınız cümleler hakkında analiz yapabiliriz.

To for farkı

To for farkı şöyle ifade edilebilir, to fiiller ile birlikte; for isim ya da zamirler ile birlikte kullanılır.

Verdikleri anlam açısından to for farkı ise şöyledir; for, “birşeye özel”; to ise birlikte kullanıldığı fiil ile birlikte “-mek, -mak için” anlamı verir.



Şimdi örnekler ile yukarıda değinmiş olduğumuz temel farklılıkları daha net anlaşılır hale getirelim.

Öncelikle “to” ile başlayalım. Aslında “to” kelimesinin birçok farklı kullanım şekli ve bu farklı kullanım şekillerine bağlı olarak verdiği farklı anlamları mevcut ancak biz bu derste, “to” kelimesinin, “for” kelimesi ile en çok karıştırılan “için” anlamından bahsedeceğiz.

Aslında “to” kelimesi tek başına “için” anlamı vermez. Tek başına “için” anlamını veren kelime “for” kelimesidir.

“to” tek başına kullanıldığında “için” anlamı vermediği gibi, “için” anlamı ile alakasız bir şekilde “-e, -a” yönelme anlamı verir.

Yani aslında “to” ile “for” kelimelerinin karıştırılması durumu aslında olanaksız bir durumdur çünkü “to” tek başına “yönelme” anlamına sahip bir edattır ve eğer biz bu kelimenin yanına isim türünden bir kelime koyarsak, koyduğumuz isim türünden kelimeyi “-a, -e” haline dönüştürmüş oluruz.

Mesela;

to school
(okula)

to room
(odaya)

to woman
(kadına)

Yukarıdaki örnek ifadelerde gördüğümüz gibi, “to” kelimesi ile isim türünden bir kelimeyi yan yana kullandığımızda, o isim türünden kelimeyi “-e, -a” haline dönüştürmüş oluyoruz.

Ama aynı şeyi “for” kelimesi ile yaparsak, yani for kelimesinin yanına isim türünden bir kelimeyi yazarsak, işte o zaman “için” anlamını elde etmiş oluruz.

Örnekler;

to school
(okula)

for school
(okul için)

to woman
(kadına)

for woman
(kadın için)

Öte yandan eğer “to” kelimesini, “mastar” (çekimlenmemiş) haldeki bir fiil ile birlikte kullanırsak, bu durumda, o fiilin vermiş olduğu anlam doğrultusunda “... mek, mak için” anlamını elde ederiz.

Örneğin “hear” (duymak) fiilini ele alalım. Bu fiili “to” ile birlikte kullanırsak “to hear” (duymak) anlamını elde ederiz.

Zaten İngilizcede fiiller, en yalın haldelerken “to” ön eki ile birlikte yazılırlar. 

Örnekler;

to fly (uçmak)
to find (bulmak)
to listen (dinlemek)

Yukarıda, İngilizcedeki bazı fiillerin mastar halleri yazılmıştır ve fark ettiyseniz hepsi zaten “to” ön eki ile başlıyor. Buradan aynı zamanda “to” ön ekinin, Türkçedeki “-mek, -mak” ekine denk geldiğini de görmüş oluyoruz.

Asıl olay ise fiilin mastar halinin, herhangi bir cümle içerisinde kullanılmasından itibaren başlıyor çünkü yukarıda sıralandırmış olduğum mastar halleri, bir cümle içerisinde kullandığımızda “-mek, -mak için” anlamını da elde etmiş oluyoruz ki bu anlam “for” (için) kelimesi ile karıştırılan anlamdır.

O halde örneklerimizi verelim;

She approached her to hear better.
(O, daha iyi duymak için ona yaklaştı.)

Yukarıdaki örnek cümleyi incelediğimizde “to hear” (dinlemek) fiilini cümle içerisinde kullanarak “dinlemek için” anlamını elde ettiğimizi görmekteyiz. 

Bu tarz bir cümleyi “for” (için) kelimesini kullanarak kurmaya çalışmak büyük bir hata olurdu. Anlam olarak “for hear” (duymak için) şeklinde kullanım sorunsuz gibi görünse de, işlevsellik bakımından ciddi bir hatadır. 

En başta, “for” kelimesinin edat türünden bir kelime olduğunu asla unutmamalısınız ve diğer tüm edat türünden kelimeler gibi, for kelimesi de isim türünden kelimeler ile birlikte kullanılarak, o kelimenin cümle içerisinde verdiği anlama katkıda bulunur.

Sonuç olarak to for farkı tüm bu detaylardan ibarettir ve umarım aradaki farkı olabildiğince açık ve net bir şekilde ifade edebilmişimdir.

For kullanımı

For kelimesi “için” anlamına gelen, edat türünden bir kelimedir.

İngilizcede en çok kullanılan kelimeler arasındadır. Bu nedenle bu kelimenin anlamını bilmeniz önemlidir. Aksi halde birçok İngilizce cümleyi anlamanız da zor olacaktır.



For kelimesi, “edat” türünden bir kelime olduğu için, isim ya da zamir türünden kelimeler ile birlikte kullanılır. 

Örneğin “you” (sen) kelimesi zamir türünden bir kelimedir ve bu sayede “for” kelimesini bu kelime ile birlikte kullanabiliriz. Eğer kullanırsak “for you” (senin için) şeklinde bir anlam elde ederiz.

Benzer örnekler;

for me
(benim için)

for women
(kadınlar için)

for cats
(kediler için)

for your life
(hayatın için)

for your book
(Kitabın için)

Bu arada yukarıdaki örnek ifadeleri incelediğinizde, belki fark etmişsinizdir; bazı ifadelerin Türkçe çevirisini yaparken ekstradan “-nin, -nın” eklerini de kullandık. Bunun nedeni sahiplik bildiren sıfatların kullanımından kaynaklanmaktadır.

“your” kelimesi “sahiplik” ifade eden bir şahıs sıfatıdır. Bu kelimenin yanına, isim ya da sıfat türünden hangi kelimeyi koyarsanız koyun, “-nin, -nın” anlamını elde edersiniz.

Örnekler;

your thought
(senin düşüncen)

your life style
(senin hayat tarzın)

your picture
(senin resmin)

Bu türden tamlamaları da “for” ile birlikte kullanabiliyoruz.

Örnek;

your friends
(arkadaşların)

for you friends
(arkadaşların için)

For kelimesinin kullanımı oldukça yaygındır ancak doğru yerde kullanımı önemlidir. 

For kullanımı ile ilgili olarak en çok yapılan hata for ile bir fiilin kullanılmasıdır. İşte tam da bu aşamada to for farkı önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Ben bu konuyu daha kapsamlı bir şekilde başka bir yazıda ele aldım. Bu yazıda ise özet olarak şunu söylemek istiyorum;

for sadece isim, sıfat veya zamir türünden kelimeler ile birlikte kullanılır,
to ise sadece fiil türünden kelimeler ile birlikte kullanılır.

Bu konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için to for farkı konusuna mutlaka bakmanızı öneririm. 

Konumuza geri dönecek olursa, for ile ilgili bilmeniz gereken tüm detaylardan bahsettim. 

For kelimesinin kullanım alanlarının geniş olduğunu belirtmiştim. For kelimesi temelde “belirli bir şeye ya da kişiye özel ayrıcalık” anlamı vermektedir. Dolayısıyla for kelimesini kullanırken bu anlamını dikkate almanızı öneririm.

For you
(senin için) - Sana özel

For friends
(arkadaşlar için) - Arkadaşlara özel

For men
(erkekler için) - Erkeklere özel

For kullanımı ile ilgili sorularınız ya da anlamadığınız ayrıntılar varsa aşağıdaki yorum kısmından sormaktan çekinmeyin.

26 Temmuz 2020 Pazar

Ders - 4 | you are (Sen …sin)

İngilizce’de “you are …” şeklinde başlayan bir cümle kurarak, karşınızdaki kişiye “sen …sın” şeklinde bir ifade kullanarak, o kişinin belirli bir özelliğe sahip olma durumunu ifade edebilirsiniz.



Örneğin iletişim kurduğunuz kişi bir öğrenci ise ve siz de, o kişinin öğrenci olduğunu ifade etmek istiyorsanız “sen öğrencisin” şeklinde cümle kurmak istersiniz. Bu cümleyi İngilizce kurmak için aşağıdaki kelimeleri kullanırız;

you : sen
are : -sın, -sin
student : öğrenci

Yukarıdaki üç kelimeyi kullanarak cümlemizi oluşturacağız. 

You kelimesi şahıs ifade ettiği için cümlenin en başında kullanılır.
“are” kelimesi ise her zaman şahıs bildiren kelimeden sonra kullanılır.
“student” kelimeside “are” kelimesinden hemen sonra yazılır.

Cümlemizi “you are student.” şeklinde oluşturmuş oluruz.

Bu tarz benzer cümleler oluşturarak, “you are …” şeklindeki cümle kalıplarını çok daha hızlı bir şekilde kavramamız mümkün olur.

Bir önceki derste öğrendiğimiz “I am …” şeklindeki cümle kalıpları ile bu derste öğrendiğimiz “You are …” şeklindeki cümle kalıpları arasındaki tek fark şahıslardır. Önceki derste öğrendiğimiz cümle kalıbı birinci tekil şahsa göre olup, bu derste ikinci tekil şahsa yönelik bir kalıbı ele almaktayız.

Her iki kalıbı da karşılaştırarak, örnekler ile daha net bir şekilde anlamamız mümkün olur.

I am student.
(Ben öğrenciyim.)

You are student.
(Sen öğrencisin.)

Yukarıdaki örnekleri karşılaştırarak incelediğimizde ilk cümlede “kendimiz hakkında”, ikinci cümlede ise “karşımızdaki kişi hakkında” bir olma durumunu ifade etmekteyiz.

Diğer örnekler;

You are good.
(Sen iyisin.)

You are happy.
(Sen mutlusun.)

You are smart.
(Sen akıllısın.)

You are expert.
(Sen uzmansın.)

You are strong.
(Sen güçlüsün.)

You are crazy.
(Sen çılgınsın.)

Gördüğünüz gibi karşınızdaki kişi hakkında bir sürü tanımlama yapabilirsiniz. Özellikle de iletişim kurduğunuz bir kişinin özelliğini fark ettiğinizde ve o özelliğini kendisine karşı ifade etmek istediğinizde bu kalıbı kullanmanız gerekebilir.

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Ders - 3 | I am (Ben …)

İngilizce derslerimizin bu üçüncü kısmında İngilizce cümle kurmak için ilk adımı atmış olacağız.



Aslında çok basit; eğer kendimiz hakkında bir cümle kuracaksak, cümleye “I am” şeklinde başlarız. 

“I” kelimesinin “Ben” anlamına geldiğini zaten bir önceki derste öğrenmiştik.
Bu derste karşımıza çıkan “am” kelimesinin Türkçe karşılığı ise “olmak” olarak ifade edilebilir.

“am” kelimesini her ne kadar “olmak” şeklinde Türkçeye çevirsek de, aslında çeviri yaparken bu kelimeyi çevirmiyoruz sadece o kelimenin bize verdiği “olmak” anlamını dikkate alarak çeviriyi yapıyoruz.

Örnek;

I am fine.

Yukarıdaki cümleyi incelediğimizde cümlede üç kelime görüyoruz.
Bu kelimeleri tek tek ele alırsak;

I : ben
am : olmak
fine : iyi

Yukarıda, üç kelimenin de Türkçe karşılıklarını görüyoruz. 
Bu kelimeler arasında “am” kelimesine dikkatinizi çekmek isterim. Sizlere daha önce ifade ettiğim gibi, bu kelimenin “olmak” anlamı verdiğini biliyoruz ancak çeviri yaparken bu kelimeyi çevirmiyoruz, sadece verdiği anlamı dikkate alarak, cümleyi bir bütün şekilde doğru bir şekilde çeviriyoruz.

İşte bu doğrultuda çeviri işlemini yaptığımızda;

“I am fine” cümlesini “ben iyiyim.” şeklinde çevirmiş oluyoruz.

Gördüğünüz gibi “am” kelimesini çevirmedik ama o kelimenin bize vermiş olduğu “olmak” anlamı sayesinde cümleyi doğru bir şekilde çevirmiş olduk. 

Eğer “am” kelimesini de çevirmiş olsaydık “ben olmak iyiyim” şeklinde anlam bozukluğu meydana gelirdi. Türkçe’de “am” kelimesinin net bir karşılığı olmadığından dolayı böyle bir anlatım bozukluğu meydana gelmektedir.

I am… şeklinde cümle kurmak

Genellikle, iletişim kurduğunuzda karşı taraftaki insana bir özelliğinizi ifade etmek ya da kendinizi tanıtmak istediğiniz zaman bu şekilde cümleye başlamanız gerekir.

Şimdi, birkaç örnek ile ne kadar kolay olduğunu görelim;

I am happy.
(Ben mutluyum.)

I am student.
(Ben öğrenciyim.)

I am female.
(Ben bayanım.)

I am lucky.
(Ben şanslıyım.)

Gördüğünüz gibi yukarıdaki örnek cümlelerin hepsine “I am” şeklinde başladık ve tüm bu cümlelerin Türkçe anlamlarına baktığımızda da, kendimiz ile ilgili bir özellikten bahsetmiş olduğumuzu görüyoruz.

Sonuç olarak, kendimiz hakkında bir özelliği ifade etmek ya da genel olarak kendimizi tanıtmak için “I am …” şeklinde cümle kalıbını kullanmak son derece pratiktir.

Bu cümle kalıbını kullanırken şuna dikkat etmeniz gerekiyor “am” kelimesinden sonra yazacağınız kelime, sizin bir özelliğiniz olmalıdır.

Mesela sarışınsınanız ve “ben sarışınım” şeklinde bir cümle kurmak istiyorsanız, bu durumda yapmanız gereken şey, cümleye “I am” şeklinde başlamak ve “am” kelimesinden hemen sonra “sarışın” kelimesinin İngilizcesini yazmaktır.

“Sarışın” kelimesinin İngilizcesi “blonde” olduğundan, “I am …” şeklinde başladığımız cümleyi “I am blonde.” şeklinde tamamlamış oluruz.

“I am …” kalıbını sadece “Ben …yım” anlamında kullanabilirsiniz. Yani “olmak” anlamına gelen ifadeler için kullanabilirsiniz.

İngilizce öğrenmek isteyenler için hazırlamış olduğum İngilizce dersleri serimizin üçüncüsü burada sona eriyor. Eğer siz de İngilizceyi sıfırdan öğrenmek istiyorsanız ve bu dersi anladıysanız 4. dersten devam etmenizi öneririm.

Eğer, bu ders de dahil olmak üzere, derslerimde anlamadığınız bir ayrıntı olursa; aşağıdaki yorum formunu kullanarak, bana soru sormaktan çekinmeyin.

2 Temmuz 2020 Perşembe

after ile ilgili cümleler

after : sonra (edat, zarf, sıfat, bağlaç)

After ile ilgili cümleler ve anlamları

Her place is after me.
Onun yeri benim peşimde.

After you complete the service you can rest.
Hizmeti tamamladıktan sonra dinlenebilirsiniz.

After her mom left her to the school she was about to cry.
Annesi onu okula bıraktıktan sonra ağlamak üzereydi.

She called me again after an hour.
Bir saat sonra beni tekrar aradı.

Her mom told her that "you can play games after you have done your homework".
Annesi ona "ödevini yaptıktan sonra oyun oynayabilirsin" dedi.

After I complete reading to this book, I'll sleep.
Bu kitabı okumayı tamamladıktan sonra uyuyacağım.

After at all these things that we have did together how can you say that?
Birlikte yaptığımız tüm bu şeylerden sonra bunu nasıl söyleyebilirsiniz?

after ile ilgili cümleler


After ile ilgili diğer cümleler detaylı açıklamalı


after kelimesi; edat, zarf, bağlaç ya da sıfat türünden bir kelime olarak kullanılabilmektedir. Aşağıda after ile ilgili cümleler ve Türkçe anlamlarını bulabilirsiniz.

You need to take the after examination.
(Sonraki sınava girmelisin.)

Bu cümlede "after" kelimesi, "examination" (sınav) kelimesi nitelendirerek, "sıfat" görevinde kullanılmıştır.

She went to school after she came from school.
(O, okuldan geldikten sonra okula gitti.)

Bu cümlede ise "after" kelimesi iki cümleyi birbirine bağlama görevini üstlenmiştir. Bunu "zarf cümleciği" oluşturarak yapmıştır. Dolayısıyla bağlaç görevinde kullanılmıştır.

Bir eylemin gerçekleşme durumu hakkında açıklama yapan kelimeler zarf türünden kelimelerdir. Bazen bu kelimeler küçük bir cümlecik oluştururlar bu durumda "zarf cümleciği" meydana gelir.

Yukarıdaki örnek cümlede "after" kelimesinin tam olarak yaptığı da bu dur. Bir zarf cümleciği oluşturarak, diğer eylemin gerçekleştirilme durumu hakkında açıklama yapmıştır. Sonuç olarak bağlaç görevini, zarf cümleciği oluşturmak yoluyla üstlenmiştir.

She was tired after school.
(Okuldan sonra yorgundu.)

Bu cümlede after kelimesi isim türünden bir kelime ile birlikte kullanılarak (school : okul), o kelimenin şekline etki ettiği için "edat" görevindedir.

Bilindiği gibi; edat türünden kelimeler, isim türünden kelimeler ile birlikte kullanılarak, o kelimenin cümle içerisinde anlamlı bir şekle kavuşmasını sağlarlar. Dolayısıyla "after" kelimesinin de yukarıdaki örnek cümlede tam olarak bu görevi yerine getirdiğini görüyoruz.



30 Haziran 2020 Salı

so that ile ilgili cümleler

so that : öyleyse

so that ile ilgili cümleler


so that ile ilgili cümleler ve anlamlarını aşağıda bulabilirsiniz.

I had opened the door so that she could come in.
(Kapıyı açmıştım öyleyse o içeri girebilirdi.)

We are too late so that we can't catch the bus.
(Çok geç kaldık öyleyse otobüsü yakalayamayız.)

We have no money to spend so we can't buy anything.
(Harcayacak paramız yok öyleyse birşey satın alamayız.)

Your phone is still off so that you can’t play any game with your phone.
(Telefonun hala kapalı öyleyse telefonunla herhangi bir oyun oynayamazsın.)

It’s raining today so that we need to cancel our plan.
(Bugün yağmur yağıyor öyleyse planımızı iptal etmemiz gerekir.)

I left 100 TL on the table so that with this money you can buy anything that you want to buy, as long as it costs to 100 TL or less.
(Masanın üzerine 100 TL bıraktım öyleyse bu parayla 100 TL ya da daha altındaki bir değere sahip, satın almak istediğiniz herhangi bir şeyi satın alabilirsiniz.)

The door closed so that we can begin to work.
(Kapı kapandı öyleyse çalışmaya başlayabiliriz.)

I passed the exam thanks to you so that we can make party.
(Senin sayende sınavı geçtim öyleyse parti yapabiliriz.)

The cake is ready so that we can eat it.
(Kek hazır öyleyse yemeye başlayabiliriz.)

25 Haziran 2020 Perşembe

until ile ilgili cümleler

Until (-e kadar)
Until ile ilgili cümleler, bir eylemin ne zamana kadar gerçekleştirebileceğine dair kurulmuş cümlelerdir.

until ile ilgili cümleler


We can dance until the morning.
Sabaha kadar dans edebiliriz.

You can listen music until the battery of phone ends.
Telefonun pili bitene kadar müzik dinleyebilirsiniz.

Nobody will have would know this truth until you tell.
Siz söyleyene kadar kimse bu gerçeği bilemezdi.

You'll be in my mind until we meet again.
Tekrar buluşana kadar aklımda olacaksın.

We have just start to play this game that's why we have chance to win until the end of time.
Bu oyunu oynamaya yeni başladık, bu yüzden zamanın sonuna kadar kazanma şansımız var.

It will be good for you if you complete your sunbath untill the sunset.
Gün batımına kadar güneşlenmenizi tamamlarsanız sizin için iyi olacaktır.

I am planing to work until morning to make more money.
Daha fazla para kazanmak için sabaha kadar çalışmayı planlıyorum.

Nobody didn't know hers value until she left the work.
Kimse işten ayrılana kadar değerini bilmiyordu.

Nobody had saw him as a nervous person until he threw up the files on to the face of her boss this morning.
Kimse bu sabah patronunun yüzüne dosyaları atana kadar onu gergin bir insan olarak görmemişti.

She told me that she will never give up to climbing the mountain until she access the summit.
Zirveye ulaşana kadar asla dağa tırmanmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi.

As possible as I heard from the weather news it can rain until the morning.
Hava durumu haberlerinden duyduğum kadar sabaha kadar yağmur yağabilir.

Until kullanımı hakkında bazı temel bilgiler

Until kelimesi, bağlaç türünden bir kelimedir. Bilindiği gibi, kelimeler kendi içerisinde türlere ayrılmaktadır. Bu türlerden birisi de bağlaçlardır.

Bağlaçlar, özellikle de iki cümleyi birbirine bağlama görevini üstlenirler. Bu sayede söz konusu iki cümledeki eylemlerin birbirisi ile arasındaki etkileşimine göre bir sonuç ortaya çıkar.

Bu bağlamda until bağlacını ele aldığımızda, "until" bağlacı ile başlayan cümledeki eylemin, bir zaman dilimi ifade ettiğini anlamaktayız. Bundan dolayı until bağlacının aslında zaman cümleciği oluşturan bir bağlaç olduğunu anlıyoruz.

Zaman cümleciği oluşturan bir bağlaç olması sebebiyle, kendisinden önceki veya sonraki cümlede bahsi geçen eylemin ne zamana kadar gerçekleştirilebilir olduğunu ifade etmektedir.

Until ile ilgili cümleler sayesinde until kullanımını daha net bir şekilde anlayabilir ve sizler de benzer cümleleri kendiniz kurarak, bu kelimenin nasıl kullanıldığını bizzat deneyimleyebilirsiniz. Bu sayede konu hakkında öğrendiğiniz tüm bilgiler daha kalıcı olacaktır.

24 Haziran 2020 Çarşamba

unless ile ilgili cümleler

unless ile ilgili cümlelerde bir eylemin gerçekleştirilebilme durumunun başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından ilgisi söz konusudur.

unless ile ilgili cümleler
Unless kullanımı ile ilgili bilinmesi gerekenler

 “unless” (-medikçe, -dığı sürece) anlamı verir ve bağlaç olarak kullanılır.

 "unless" bağlaç olduğu için iki cümleyi birbirine bağlar. Bağlanan cümlelerden "unless" ile başlayanı, "yapıca olumlu" olmalıdır.

 "unless", "anlamca olumsuzluk" verir. Bundan dolayı birlikte kullanıldığı cümlenin yapıca değil, anlamca olumsuz olması gerekir.

Unless you want to speak Spanish, you can’t.
(İspanyolca konuşmak istemediğin sürece, konuşamazsın.)

"Unless you want to speak Spanish" (İspanyolca konuşmak istemediğin sürece) cümlesinin yapıca değil, anlamca olumsuz olduğunu görmekteyiz.

Unless ile ilgili örnek cümleler


Unless you pass the examination, you can't finish the college.
(Sınavı geçemediğiniz sürece, üniversiteyi bitiremezsiniz.)

Unless there’s a way at the right side, we have to go to the left side.
(Sağ tarafta bir yol olmadığı sürece, sol tarafa gitmek zorundayız.)

Unless you confess your love, you need to live it inside of your heart.
(Aşkını itiraf etmedikçe, onu kalbinin içinde yaşamalısın.)

Unless you are being friendly, you can’t get any friends.
(Dostça olmadığınız sürece, arkadaş edinemezsiniz.)

Unless you turn on the lights, you can’t see anything.
(Işıkları açmadığın sürece, hiçbir şey göremezsiniz.)

Unless otherwise specified the contract that we made between of us will be valid.
(Aksi belirtilmedikçe aramızda yaptığımız sözleşme geçerli olacaktır.)

Unless you want to dance with me, I won't dance with you.
(Benimle dans etmek istemediğin sürece, seninle dans etmeyeceğim.)

Unless you tell me the truth, I won't talk to you never again.
(Bana gerçeği söylemediğin sürece, senin bir daha asla konuşmayacağım.)

Unless, her zaman cümlenin en başında kullanılmak zorunda değildir. Cümlenin kurulma şekline bağlı olarak tam ortaya da gelebilir. Burada bilinmesi gereken temel esas, unless kelimesinin bir bağlaç görevi görerek, iki cümleyi birbirine bağlama görevi görüyor olduğudur.

You can’t get any friends unless you are being friendly.
(Dostça olmadığınız sürece, arkadaş edinemezsiniz.)

You can't hear the music unless you volume up,
(Ses açmadığın sürece müziği duyamazsınız.)

“Unless” bağlacını “if” (eğer, -se, -sa) bağlacı ile eşdeğer görebiliriz. Nitekim her ikisi de bir eylemin gerçekleştirilebilme durumunun başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından ilişkili olduğunu vurgulamaktadır. 

If you want to pass the Spanish exam, you need to work very well.
(Eğer İspanyolca sınavını geçmek istiyorsan, çok iyi çalışmalısın.)

Unless you work the Spanish exam very well, you can’t pass it.
(İspanyolca sınavına çalışmadığın sürece, geçemezsin.)

Yukarıdaki örnek cümleleri incelediğimizde, hem if hem de unless bağlaçlarının, “şart” cümlesi oluşturduğunu görüyoruz.

if ile ilgili cümleler

if ile ilgili cümleler “koşul, şart cümleleri” olarak tanımlanır. Bu cümlelerde, bir eylemin gerçekleştirilebilmesi, başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından alakalıdır.

if ile ilgili cümleler


If you want to go, you need to go without me.
(Eğer gitmek istiyorsan, bensiz gitmen gerekir.)

If she were a good girl, she didn’t backbite you.
(Eğer iyi bir kız olsaydı, arkandan konuşmazdı.)

If the bus were slower, I could catch it.
(Otobüs daha yavaş olsaydı, yakalayabilirdim.)

If you trust me, I trust you too.
(Bana güvenirsen ben de sana güvenirim.)

if ile ilgili cümlelerde “if” kelimesinin cümlenin başında yazılması zorunlu değildir. Nitekim “if”, “bağlaç” türünden bir sözcük olduğundan, tıpkı diğer İngilizce bağlaçlar gibi, bir cümlenin orta yerinde de kullanılabilmektedir.

I trust you if you trust me.
(Bana güvenirsen, sana güvenirim.)

I can come in if you unlock the door.
(Kapının kilidini açarsan içeri girebilirim.)

Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı ise “if” bağlacının “iki cümleyi” birbirine bağlıyor olduğudur.

Want to spend some money? If it’s so; you can buy something in that store. 
(Biraz para harcamak ister misin? Eğer öyleyse; o mağazadan bir şey satın alabilirsiniz.)

Maria have told you that if you want to play a game with her, you need to learn being a strong firstly. If you are not enough, so don't!
(Maria sana onunla bir oyun oynamak istiyorsan, önce güçlü olmayı öğrenmen gerektiğini söyledi. Eğer değilsen, oynama!)

If you take a tour at night in forest lonely, this attempt can be dangerous for you.
(Geceleri ormanda yalnız bir tur yaparsanız, bu girişim sizin için tehlikeli olabilir.)

If there’s a hand that you can hold when you feel lonely, this is the enough reason to be still happy.
(Yalnız hissettiğinizde tutabileceğiniz bir el varsa, bu hala mutlu olmak için yeterli nedendir.)

This advice has been said in generally to the people who have low self esteem problem; if you love yourself first, then you can be the person that you want to be.
(Bu tavsiye genellikle özgüven eksikliği sorunu olan kişilere söylenir; eğer önce kendinizi severseniz, o zaman olmak istediğiniz kişi olabilirsiniz.)

21 Haziran 2020 Pazar

When While ile ilgili cümleler

When : -dığı zaman
While : -iken

When while ile ilgili cümleler ve anlamlarını aşağıda bulabilirsiniz.

When you need to complete your homework, you can call me.
(Ödevinizi tamamlaman gerektiğinde beni çağırabilirsin.)

While you are doing your homework, I can help you.
(Ödevini yaparken sana yardım edebilirim.)

When you finish reading the English histroy book, 
you can commence to read Spanish one.
(İngilizce tarih kitabını okumayı bitirdiğinde,
İspanyolca kitabını okumaya başlayabilirsin.)

While you read the English history book, 
you can't commence the Spanish one.
(İngilizce tarih kitabını okurken, 
İspanyolca kitabına başlayamazsın.)

When you have done watching TV, 
can you turn off the TV please?
(TV izlemeyi bitirdiğinizde 
lütfen TV'yi kapatabilir misiniz?)

While you are watching TV, if you don't want to watch anymore, you can turn off the TV.
(TV izlerken, artık izlemek istemiyorsanız TV'yi kapatabilirsiniz.)

When you have done your breakfast, we can begin to work together.
(Kahvaltını yaptığun zaman birlikte çalışmaya başlayabiliriz.)

While you are having breakfast, we can't work.
(Kahvaltı yaparken çalışamayız.)

When you cry, nothing will change!
(Ağladığında hiçbir şey değişmeyecek!)

If there's a person by your side who makes you happy while you are crying so it means that you are lucky.
(Eğer yanınızda ağlarken sizi mutlu eden bir kişi varsa, bu şanslı olduğunuz anlamına gelir.)

When the bus has arrived to Mexico; Maria was thinking that she will couldn't catch the bus.
(Otobüs Meksika'ya ulaştığında; Maria otobüsü yakalayamayacağını düşünüyordu.)

When while ile ilgili cümleler

When While ile ilgili cümleler hakkında bilgiler


When ile while cümleleri arasındaki en önemli fark;

 When cümleleri art arda gerçekleştirilen eylemleri ifade etmek için kullanılırken,
 While cümleleri bir eylem gerçekleşirken aynı anda başka bir eylemin gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan kesişmeler için kullanılır.

Bu nedenden dolayı when cümlelerinde art arda gerçekleştirilen eylemler söz konusu iken "while" cümlelerinde ise aynı anda gerçekleştirilen eylemler söz konusudur.

When while ile ilgili cümleler incelendiğinde aradaki bu temel farkı çok net bir şekilde fark edebilirsiniz. Kendiniz de aynı konu hakkında hem while hem de when cümleleri kurarak, bu iki bağlacın kullanımı hakkında daha net bir bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bu temel fark dışında when ile while kelimeleri pek çok açıdan ortak kelimelerdir.
Bu kelimelerin bazı temel ortak özelliklerini aşağıdaki gibi sıralandırabiliriz;

Hem when hem de while;

 "bağlaçlar" grubunda yer alır. 
 "cümlecik oluşturan bağlaçlar" olarak tanımlanırlar.
 "zaman cümleciği oluşturma" görevindedirler. Bu nedenden dolayı da birlikte kullanıldığı cümle ile birleştirilen diğer cümlenin eylemi arasındaki zaman ilişkisini kurarlar.

Son olarak şunu da belirtmek isterim ki when cümlelerinde bir fiilin başka bir fiili "gerçekleşme anında" kesmesi gibi bir durum söz konusu olmazken; while cümlelerinde ise bir fiilin başka bir fiili, gerçekleşme anında kesmesi durumu söz konusudur.

20 Haziran 2020 Cumartesi

While ile ilgili cümleler

While kelimesini duyduğumuzda ya da gördüğümüzde aklımıza direkt olarak “-iken” gelmelidir.

While : -iken

While ile ilgili cümleleri incelediğinizde şunu fark edeceksiniz ki; bir eylem bitmeden, başka bir eylem başlamış durumda oluyor.

While I was going to school, She was going to home.
(Ben okula giderken, o eve gidiyordu.)

Yukarıdaki cümleyi incelediğimizde "while" kelimesinin, cümlenin fiili ile birleşerek "-iken" anlamı verdiğini görüyoruz.

While I was listening music, she was looking at me.
(Ben müzik dinlerken, o bana bakıyordu.)

"dinlemek" eylemi tamamlanmamışken, "bakmak" eylemi gerçekleştirilmiştir. Bu gibi fiillerin gerçekleştirilme zamanları ile ilgili bir kesişme durumu söz konusu olduğunda, while (-iken) kullanırız.

While when I was 7 years old, she was 11 years old.
(Ben 7 yaşındayken, o 11 yaşındaydı.)

7 yaşındayken [yani o yaştayken, o sırada]

While I was looking into her eyes, she already knew that what I am gonna say to her.
(Gözlerine bakarken, ona ne söyleyeceğimi zaten biliyordu.)

While she was dreaming, she was moving uncontrollably.
(Rüya görürken kontrolsüz bir şekilde hareket ediyordu.)

While she is going to school, she was unaware these things that will befall herself.
(Okula giderken, başına gelecek olan şeylerin farkında değildi.)

While ile ilgili cümleler


While ile ilgili cümleleri incelerken şu ayrıntıya dikkat; dikkat ederseniz tüm bu cümleler "bağlı cümle" olarak tanımlanan cümle tiplerinden oluşmaktadır.

"Bağlı cümle" demek, bir bağlaç ile birbirine bağlanmış iki cümle demektir. "while" kelimes bir bağlaç olduğu için iki cümleyi birbirine bağlamaktadır. Önce bir cümleye "while" eklenir, ardından o cümle, başka bir cümle ile birleştirilerek while ile ilgili cümleler oluşturulmuş olur.

Ancak şu ayrıntıya dikkat etmelisiniz ki; "while" (-iken) bağlacının bağlı bulunduğu cümlenin eylemi, diğer cümlenin eylemi tarafından, sürekliliği kesilen ya da aynı anda gerçekleşen eylemdir.

Örneğin;

While I am dancing, she was watching movie.
virgülden önceki cümleye "while" bağlandığını görüyoruz.
"dans etmek" eylemi, ikinci cümledeki "izlemek" eylemi aynı anda gerçekleştirilmiştir.

While teacher is lecturing, Angelina came in the class abruptly.
(Öğretmen ders verirken Angelina aniden sınıfa geldi.)

Bu cümlede ise "while" ile desteklenen "ders vermek" eylemi, "sınıfa gelmek" eylemi ile kesilmiştir.

Sonuç olarak aynı anda gerçekleşen, biri diğerini kesen eylemler ile kurulmuş cümleleri birleştirmek için "while" (iken) bağlacı kullanılır. Bundan dolayı "while" kelimesi genellikle cümlenin başında ya da iki cümlenin ortasında yer alır.

Although ile ilgili cümleler (Açıklamalı)

Although : -e rağmen, karşın

Although ile ilgili cümleler


Although ile ilgili cümleler ve anlamları;

Although I love her, I could never confess this.
(Onu seviyor olmama rağmen, bunu hiç itiraf edemedim.)

Bu örnek cümleyi incelediğimizde "although" kelimesinin cümlenin en başında kullanılmış olduğunu görmekteyiz ancak bu şart değildir. Yani bu kelime cümlenin ortasında da kullanılabilir.

İsterseniz aynı cümleyi, "although" cümlenin tam ortasında olacak bir şekilde tekrardan kuralım.

Buna göre;

I could never confess this although I love her.
(Onu seviyor olmama rağmen, bunu hiç itiraf edemedim.)

Gördüğünüz gibi, aynı cümleyi, bu defa "although" kelimesi cümlenin ortasına gelecek şekilde kurduk.

Although kelimesi ile ilgili olarak bilmeniz gereken en temel şey, bu kelimenin "bağlaç" türünden bir sözcük olduğudur. Bu nedenden dolayı bu kelimenin görevi iki kelime ya da iki cümleyi birbirine bağlamaktır.

Although she invited me to the party, I have not accept it.
(Beni partiye davet etmesine rağmen, kabul etmedim.)

Bu örnek cümleyi incelediğimiz zaman "although" kelimesinin iki cümleyi birbirine bağlamış olduğunu görmekteyiz.

Şöyle ki;

1. She invited me to the party.
2. I have not accept it.

Gördüğünüz üzere, burada iki adet cümle var ve "although" kullanarak bu cümleler birbirine bağlanmıştır.

Sonuç olarak; eğer bir yerde "although" kelimesini görürseniz (ki sınavlarda kesin görürsünüz) anlayın ki iki cümle ya da iki kelime birbirine bağlanmıştır.

although ile ilgili cümleler


Diğer örnek cümleler;

Although it's midnight, she still didn't sleep.
(Gece yarısı olmasına rağmen, o hala uyumamıştı.)

Although I worked the Spanish exam so hard, I wasn't believe to pass it.
(Her ne kadar İspanyolca sınavında çok çalışsam da, geçeceğime inanmıyordum.)

Although Angelina was the most beautiful girl in class, she wasn't accepting this.
(Angelina sınıftaki en güzel kız olmasına rağmen bunu kabul etmiyordu.)

Although he was so speed, he couldn't catch the bus.
(O kadar hızlı olmasına rağmen, otobüsü yakalayamadı.)

Although she has the Whatsapp application on her phone, she didn't know that how to use it.
(Telefonunda Whatsapp uygulaması olmasına rağmen, nasıl kullanılacağını bilmiyordu.)

Although her tooth hurts, he didn't want to go to dentist.
(Dişi ağrıyor olmasına rağmen dişçiye gitmek istemiyordu.)

Although ile ilgili cümleler siz de üretebilirsiniz. Bunun için önce iki cümle kurmalı ve sonra bu iki cümleyi birbirine "although" kullanarak bağlamalısınız.

Kuracağınız iki cümlede "anlam ilişkisi" olması gerekir. "although" kelimesini ekleyeceğiniz cümlede "kabul ediş" anlamı olmalıdır. Bu sayede "although" ile ekleme yaparak, sonrasında bir açıklama yapabilmek mümkün olur.

Örneğin;

Although TV is on,
(TV açık olmasına rağmen) [TV'nin açık olması kabul edilmiş bir durum ve bu durum hakkında bir açıklama yapılacağı için "rağmen" bağlacı eklenmiştir.]

she was not watching TV.
(o TV izlemiyordu.)

Her iki cümleyi birleştirdiğimizde; 

Although TV is on, she was not watching TV. 
(TV açık olmasına rağmen, o TV izlemiyordu.)

Umarım although ile ilgili cümleler ile although kullanımı hakkında net bir bilgi verebilmişimdir. Takıldığınız her bir ayrıntı için aşağıdaki yorum formundan bana ulaşabilirsiniz.

With Kullanımı

With kullanımı iki cümle ya da iki kelimeyi birbirine bağlamak amaçlıdır.

With : ile, birlikte

With kelimesini Türkçeye "ile, birlikte, ile birlikte" şeklinde çevirebiliriz.

With kullanımı daha net anlaşılabilmesi açısından örnek cümleleri incelemek ve bu bağlacı kullanarak yeni cümleler kurmak çok işinize yarayacaktır.

with kullanımı

With, bir kelimeye bağlı olarak kullanılır.
Bağlı olduğu kelimeyi kendisinden önceki kelimeye bağlar.

with kullanımı

Ayrıca şuna da dikkat; with her ne kadar "bağlama görevi" görüyor olsa da, bağlaç türünden bir kelime değil, edat türünden bir kelimedir. 

Nitekim with kelimesinin temel görevi iki kelime ya da iki cümleyi birbirine bağlamak değil, birlikte kullanıldığı isim türünden kelimenin şekline etki ederek, başka bir isim türünden kelimeye bağlamaktır.

With kullanımı ile ilgili örnekler

With kullanımının daha net anlaşılabilmesi açısından örnekler son derece faydalıdır. Aşağıda birkaç örnek ele alacağız.

Eva with Maria
(Eva ile Maria)

Yukarıdaki ifadeye baktığımızda "with" kelimesinin iki kelimeyi (Eva, Maria) birbirine bağladığını görmekteyiz.

Biz, bu örnek cümle için çeviri yaparken with kelimesini "ile" anlamında çevirdik ancak diğer iki anlamında da çevirebiliriz ki diğer iki anlamında da çevirdiğimizde anlam değişmez.

Buna göre;

Eva with Maria
(Eva ile Maria)
(Eva Maria ile birlikte)
(Eva Maria birlikte)

Gördüğünüz gibi diğer anlamlarında da çeviri yapabiliyoruz.

Şimdi bu örnek ifadeyi kullanarak bir cümle kuralım ve with kullanımı cümle içerisinde nasıl bir rol oynuyor daha net anlayalım.

Eva and Maria go shopping.
(Eva ile Maria alışverişe gidiyor.)
(Eva Maria ile birlikte alışverişe gidiyor.)
(Eva Maria birlikte alışverişe gidiyor.)

With kullanımı ile ilgili olarak göz önünde bulundurmanız gereken önemli bir ayrıntı ise sadece isim ve sıfat türünden kelimeler ile birlikte kullanılıyor olduğudur.

Bunun nedeni, with kelimesinin edat türünden bir kelime olmasıdır. Eğer bağlaç olsaydı fiil türünden kelimeler ile birlikte de kullanılabilirdi.

Bundan dolayı fiilleri ya da iki cümleyi birbirine bağlamak için with kullanımı yanlış olacaktır. With kelimesini sadece isim ya da sıfat türünden iki kelimeyi birbirine bağlamak için kullanabilirsiniz.

Daha önce ele aldığımız örneklerde with kelimesi, isim türünden iki kelimeyi birbirine bağlamıştık aşağıda ise sıfat türünden iki kelimeyi birbirine bağlayalım.

with : ile, birlikte
with love : sevgilerle

With love from Turkey
(Türkiye'den sevgilerle)

With this confidence he has a chance to confess him love to her.
(Bu özgüven ile birlikte, aşkını ona itiraf etmesi için bir şansı var.)

Sonuç olarak; with edat türünden bir kelimedir ve tıpkı diğer edat türünden kelimeler gibi; isim soylu kelimeler ile birlikte kullanılarak anlamına etki eder ve böylece diğer isim soylu kelimeler ile bağlantı kurmasını sağlar.

15 Haziran 2020 Pazartesi

When While Konu Anlatımı

When ve while kelimelerinin her ikisi de birbirini izleyen iki eylemi birbirine bağlamak için kullanılır.

Örnek:

Alex kapıyı açtı. Maria içeriye girdi.

Kapıyı açmak ve içeriye girmek eylemleri birbiriyle ilişkili eylemler olduğu için bu eylemleri gerçekleştirilme sırasına göre when ya da while ile birleştirebiliriz.

Eylemin gerçekleştirilme sırası "kapının açılması" ve "içeriye girilmesi" şeklindedir.
O halde cümlemizi de bu sıraya uygun bir şekilde kurmalıyız.

When Alex opened the door, Maria came in.
(Alex kapıyı açtığı zaman, Maria içeri girdi.)

Bu cümlede temel mantık şu dur; ilk eylem "when" ile birlikte yazılır.
Aynı durum "while" için de geçerlidir.

While Alex opened the door, Maria came in.
(Alex kapıyı açtığı sırada, Maria içeri girdi.)

when while konu anlatımı


When ve While Anlamları

When while konu anlatımının net bir şekilde anlaşılabilmesi için önce bu kelimelerin anlamlarına ve çeşitlerine bakmamız gerekir.

When : Ne zaman? (soru kelimesi)

When kelimesi “ne zaman?” anlamında kullanıldığı zaman soru kelimesidir.

When you will come?
(Ne zaman geleceksin?)

When : -dığı zaman (zarf)

I will come when you came.
(Sen geldiğin zaman ben geleceğim.)

When : iken

I was in home when you are in office.
(Sen evde iken ben evdeydim.)

While : iken, -dığı sırada

Tıpkı when kelimesi gibi, while kelimesi de "iken" anlamında kullanılabilmektedir.

Örnekler:

While you are making cake, I was drinking tea.
(Sen kek yapar iken, ben çay içiyordum.)

I was happy while by your side.
(Senin yanında iken mutluydum.)

When While farkı da tam da bu aşamada ortaya çıkıyor.

Şöyle ki; 

- when : ne zaman?, -dığı zaman, iken anlamlarında kullanılırken,
- while : sadece "iken" anlamında kullanılmaktadır.

When While Farkı

Hem when hem de while kelimelerinin her ikisi de ard arda gerçekleştirilen eylemleri birbirine bağlarken kullanılır ve her ikisi de "iken" anlamında kullanılabilmektedir.

Fakat şöyle de bir durum var ki "while" kelimesi "iken" anlamında daha çok kullanılmaktadır. Bu nedenden dolayı "while" kelimesini gördüğümüzde aklımıza direkt olarak "iken" gelmesi daha doğrudur.

Bu sayede hem while veya when geçen cümlelere olan bakış açımız değişmiş olacak hem de while kelimesinin when kelimesinden en belirgin farkını da öğrenmiş olacağız.

Örnek:

When you come here, we can be together.

Yukarıdaki cümleye bakalım. Bu cümlede "when" kullanılmış.
When gördüğümüz zaman aklımıza direkt olarak "ne zaman, -dığı zaman" ifadeleri gelmelidir.
Çünkü %90 ihtimalle bu anlamlardan birisidir.

When you come here, we can be together.

Bu cümle soru işareti ile bitmediği için when kelimesinin "ne zaman" anlamında kullanılmadığını hemen anlıyoruz.

O halde diğer anlam olan "-dığı zaman" anlamında kullanılmıştır.
"-dığı zaman" ifadesi, zarf türünden bir ifade olduğu için ve de zarf türünden ifadeler fiillere bağlı olduğu için "-dığı zaman" ifadesini cümlenin yüklemi ile bağlamamız gerekiyor.

Buna göre;

"when", "come" fiili ile birleştirilir ve ortaya şu anlam çıkar; "geldiğin zaman"

Daha açık ele alırsak;

when : -dığı zaman
when ... come : geldiği zaman
when you come : geldiğin zaman
when she come geldiği zaman
when they come geldikleri zaman

"While" kelimesini gördüğümüzde ise aklımıza direkt "iken" gelmelidir.

Örnek:

While I was waiting for you, I missed the bus.
(Seni beklerken, otobüsü kaçırdım.)

Yukarıdaki örnek cümlede "while" kelimesinin "iken, sırada" anlamı verdiğini görmekteyiz.

Aynı cümleyi hem when hem de while ile kurabiliriz ancak biraz anlam farkı olur.

Örnek;

She was being happy while she is singing.
(Şarkı söylerken mutlu oluyordu.)

She was being happy when she is singing.
(Şarkı söylerken mutlu oluyordu.)

When While Kullanım Zamanları

when while arasındaki bir diğer önemli fark ise kullanım zamanlarıdır.

when kullanımı aşağıdaki zaman dilimleri için geçerlidir;

- Geniş (Present)
- Geçmiş (Simple Past)
- Geçmişte Süreklilik (Past Continuous)
- Bitmiş Geniş (Present Perfect)

while kullanımı ise sadece "Past Tense" için geçerlidir.