29 Ocak 2020 Çarşamba

Can ile ilgili cümleler

İngilizce can ile ilgili cümleler aşağıda bulabilirsiniz. 
Olumlu, olumsuz, soru cümleleri, could ve can't cümleleri de bulabilirsiniz.

- If you can't learn that how to speak English,
you can't speak English.
(Eğer nasıl İngilizce konuşulduğunu öğrenemezsen,
İngilizce konuşamazsın.)

- If we can speak out loud, 
we can understand each other better.
(Eğer sesli konuşabilirsek,
birbirimizi daha iyi anlayabiliriz.)

- Even if my teacher told me that "you can't pass the exam",
I still believe in that I can pass the exam.
(Öğretmenim bana "sınavı geçemezsin" demesine rağmen,
yine de sınavı geçebileceğime inanıyorum.)

- If you can share your photo on Instagram, 
I can see and like it instantly.
(Eğer fotoğrafını Instagramda paylaşabilirsen,
anında görebilirim ve beğenebilirim.)



- I can wait for you here all day.
(Seni bütün gün burada bekleyebilirim.)

- I can sit in home all day.
(Bütün gün evde oturabilirim.)

- I can find your key in half hour.
(Anahtarını yarım saat içinde bulabilirim.)

- She can unlock the door by using the keys.
(O, anahtarları kullanarak kapının kilidini açabilir.)

- I can give you my car,
as long as you drive it safely.
(Güvenli sürdüğün sürece,
arabamı sana verebilirim.)

- I can make cake for you. 
(Senin için kek yapabilirim.)

- I can kiss you.
(Seni öpebilirim.)

- I can play game.
(Oyun oynayabilirim.)

- I can watch TV all day. 
(Tüm gün TV izleyebilirim.)

- They can eat spaghetti without non stop.
(Onlar hiç durmadan spagetti yiyebilirim.)

- I can make this question right, 
after you give me tactic.
(Bana taktik verdikten sonra,
bu soruyu doğru yapabilirim.)

She can make money even if you don't support her.
(Onu desteklemesen bile para kazanabilir.)

You can calculate your birthday if you know some math.
(Biraz matematik biliyorsanız doğum gününüzü hesaplayabilirsiniz.)

Birds can fly but dogs can't.
(Kuşlar uçabilir ama köpekler uçamaz.)

If you don't work enough, you can't get your aim.
(Eğer yeterince çalışmazsan, amacına ulaşamazsın.)

As long as you are by my side, I can be happy.
(Yanımda olduğun sürece mutlu olabilirim.)

- I can make you happy.
(Seni mutlu edebilirim.)

- I can do this. 
(Bunu yapabilirim.)

- I can run until I get to school.
(Okula varana kadar koşabilirim.)

- I can speak English very well. 
(Oldukça iyi İngilizce konuşabilirim.)

- You can speak Spanish. 
(Sen İspanyolca konuşabilirsin.)

- He can run fast. 
(O, hızlı koşabilir.)

- She can drive a car. 
(O, araç sürebilir.)

- They can go to Germany today. 
(Onlar bugün Almanya'ya gidebilir.)

- She can drink milk every morning. 
(O her sabah süt içebilir.)

They can use an umbrella, when it rains.
(Yağmur yağdığı zaman, onlar bir şemsiye kullanabilirler.)

Thanks to umbrella, they can protect themselves from rain.
(Şemsiye sayesinde kendilerini yağmurdan koruyabilirler.)

Because of their hands full of, 
they can't use an umbrella to protect themselves from rain.
(Ellerinin dolu olması nedeniyle,
kendilerini yağmurdan korumak için bir şemsiye kullanamazlar.)

- Can you read a book till the morning? 
(Sabaha kadar bir kitap okuyabilir misin?)

- Can she swim all day? 
(O bütün gün yüzebilir mi?)

- Could you benefit from the Spanish Grammar book?
(İspanyolca dilbilgisi kitabınndan faydalanabilir miydin?)

- Could you go to school today?
(Bugün okula gidebilir miydin?)

- I could make you cake better, If I could have more materials.
(Sana daha iyi pasta yapabilirdim, eğer daha fazla malzemem olsaydı.)

0 comments:

Yorum Gönder

Konu hakkında anlamadığınız bir ayrıntı varsa, yorum formunu kullanarak soru sorabilirsiniz. Sizlere en kısa sürede geri dönüş yaparım.