30 Haziran 2020 Salı

so that ile ilgili cümleler

so that : öyleyse

so that ile ilgili cümleler


so that ile ilgili cümleler ve anlamlarını aşağıda bulabilirsiniz.

I had opened the door so that she could come in.
(Kapıyı açmıştım öyleyse o içeri girebilirdi.)

We are too late so that we can't catch the bus.
(Çok geç kaldık öyleyse otobüsü yakalayamayız.)

We have no money to spend so we can't buy anything.
(Harcayacak paramız yok öyleyse birşey satın alamayız.)

Your phone is still off so that you can’t play any game with your phone.
(Telefonun hala kapalı öyleyse telefonunla herhangi bir oyun oynayamazsın.)

It’s raining today so that we need to cancel our plan.
(Bugün yağmur yağıyor öyleyse planımızı iptal etmemiz gerekir.)

I left 100 TL on the table so that with this money you can buy anything that you want to buy, as long as it costs to 100 TL or less.
(Masanın üzerine 100 TL bıraktım öyleyse bu parayla 100 TL ya da daha altındaki bir değere sahip, satın almak istediğiniz herhangi bir şeyi satın alabilirsiniz.)

The door closed so that we can begin to work.
(Kapı kapandı öyleyse çalışmaya başlayabiliriz.)

I passed the exam thanks to you so that we can make party.
(Senin sayende sınavı geçtim öyleyse parti yapabiliriz.)

The cake is ready so that we can eat it.
(Kek hazır öyleyse yemeye başlayabiliriz.)

25 Haziran 2020 Perşembe

until ile ilgili cümleler

Until (-e kadar)
Until ile ilgili cümleler, bir eylemin ne zamana kadar gerçekleştirebileceğine dair kurulmuş cümlelerdir.

until ile ilgili cümleler


We can dance until the morning.
Sabaha kadar dans edebiliriz.

You can listen music until the battery of phone ends.
Telefonun pili bitene kadar müzik dinleyebilirsiniz.

Nobody will have would know this truth until you tell.
Siz söyleyene kadar kimse bu gerçeği bilemezdi.

You'll be in my mind until we meet again.
Tekrar buluşana kadar aklımda olacaksın.

We have just start to play this game that's why we have chance to win until the end of time.
Bu oyunu oynamaya yeni başladık, bu yüzden zamanın sonuna kadar kazanma şansımız var.

It will be good for you if you complete your sunbath untill the sunset.
Gün batımına kadar güneşlenmenizi tamamlarsanız sizin için iyi olacaktır.

I am planing to work until morning to make more money.
Daha fazla para kazanmak için sabaha kadar çalışmayı planlıyorum.

Nobody didn't know hers value until she left the work.
Kimse işten ayrılana kadar değerini bilmiyordu.

Nobody had saw him as a nervous person until he threw up the files on to the face of her boss this morning.
Kimse bu sabah patronunun yüzüne dosyaları atana kadar onu gergin bir insan olarak görmemişti.

She told me that she will never give up to climbing the mountain until she access the summit.
Zirveye ulaşana kadar asla dağa tırmanmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi.

As possible as I heard from the weather news it can rain until the morning.
Hava durumu haberlerinden duyduğum kadar sabaha kadar yağmur yağabilir.

Until kullanımı hakkında bazı temel bilgiler

Until kelimesi, bağlaç türünden bir kelimedir. Bilindiği gibi, kelimeler kendi içerisinde türlere ayrılmaktadır. Bu türlerden birisi de bağlaçlardır.

Bağlaçlar, özellikle de iki cümleyi birbirine bağlama görevini üstlenirler. Bu sayede söz konusu iki cümledeki eylemlerin birbirisi ile arasındaki etkileşimine göre bir sonuç ortaya çıkar.

Bu bağlamda until bağlacını ele aldığımızda, "until" bağlacı ile başlayan cümledeki eylemin, bir zaman dilimi ifade ettiğini anlamaktayız. Bundan dolayı until bağlacının aslında zaman cümleciği oluşturan bir bağlaç olduğunu anlıyoruz.

Zaman cümleciği oluşturan bir bağlaç olması sebebiyle, kendisinden önceki veya sonraki cümlede bahsi geçen eylemin ne zamana kadar gerçekleştirilebilir olduğunu ifade etmektedir.

Until ile ilgili cümleler sayesinde until kullanımını daha net bir şekilde anlayabilir ve sizler de benzer cümleleri kendiniz kurarak, bu kelimenin nasıl kullanıldığını bizzat deneyimleyebilirsiniz. Bu sayede konu hakkında öğrendiğiniz tüm bilgiler daha kalıcı olacaktır.

24 Haziran 2020 Çarşamba

unless ile ilgili cümleler

unless ile ilgili cümlelerde bir eylemin gerçekleştirilebilme durumunun başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından ilgisi söz konusudur.

unless ile ilgili cümleler
Unless kullanımı ile ilgili bilinmesi gerekenler

 “unless” (-medikçe, -dığı sürece) anlamı verir ve bağlaç olarak kullanılır.

 "unless" bağlaç olduğu için iki cümleyi birbirine bağlar. Bağlanan cümlelerden "unless" ile başlayanı, "yapıca olumlu" olmalıdır.

 "unless", "anlamca olumsuzluk" verir. Bundan dolayı birlikte kullanıldığı cümlenin yapıca değil, anlamca olumsuz olması gerekir.

Unless you want to speak Spanish, you can’t.
(İspanyolca konuşmak istemediğin sürece, konuşamazsın.)

"Unless you want to speak Spanish" (İspanyolca konuşmak istemediğin sürece) cümlesinin yapıca değil, anlamca olumsuz olduğunu görmekteyiz.

Unless ile ilgili örnek cümleler


Unless you pass the examination, you can't finish the college.
(Sınavı geçemediğiniz sürece, üniversiteyi bitiremezsiniz.)

Unless there’s a way at the right side, we have to go to the left side.
(Sağ tarafta bir yol olmadığı sürece, sol tarafa gitmek zorundayız.)

Unless you confess your love, you need to live it inside of your heart.
(Aşkını itiraf etmedikçe, onu kalbinin içinde yaşamalısın.)

Unless you are being friendly, you can’t get any friends.
(Dostça olmadığınız sürece, arkadaş edinemezsiniz.)

Unless you turn on the lights, you can’t see anything.
(Işıkları açmadığın sürece, hiçbir şey göremezsiniz.)

Unless otherwise specified the contract that we made between of us will be valid.
(Aksi belirtilmedikçe aramızda yaptığımız sözleşme geçerli olacaktır.)

Unless you want to dance with me, I won't dance with you.
(Benimle dans etmek istemediğin sürece, seninle dans etmeyeceğim.)

Unless you tell me the truth, I won't talk to you never again.
(Bana gerçeği söylemediğin sürece, senin bir daha asla konuşmayacağım.)

Unless, her zaman cümlenin en başında kullanılmak zorunda değildir. Cümlenin kurulma şekline bağlı olarak tam ortaya da gelebilir. Burada bilinmesi gereken temel esas, unless kelimesinin bir bağlaç görevi görerek, iki cümleyi birbirine bağlama görevi görüyor olduğudur.

You can’t get any friends unless you are being friendly.
(Dostça olmadığınız sürece, arkadaş edinemezsiniz.)

You can't hear the music unless you volume up,
(Ses açmadığın sürece müziği duyamazsınız.)

“Unless” bağlacını “if” (eğer, -se, -sa) bağlacı ile eşdeğer görebiliriz. Nitekim her ikisi de bir eylemin gerçekleştirilebilme durumunun başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından ilişkili olduğunu vurgulamaktadır. 

If you want to pass the Spanish exam, you need to work very well.
(Eğer İspanyolca sınavını geçmek istiyorsan, çok iyi çalışmalısın.)

Unless you work the Spanish exam very well, you can’t pass it.
(İspanyolca sınavına çalışmadığın sürece, geçemezsin.)

Yukarıdaki örnek cümleleri incelediğimizde, hem if hem de unless bağlaçlarının, “şart” cümlesi oluşturduğunu görüyoruz.

if ile ilgili cümleler

if ile ilgili cümleler “koşul, şart cümleleri” olarak tanımlanır. Bu cümlelerde, bir eylemin gerçekleştirilebilmesi, başka bir eylemin gerçekleştirilebilme durumu ile yakından alakalıdır.

if ile ilgili cümleler


If you want to go, you need to go without me.
(Eğer gitmek istiyorsan, bensiz gitmen gerekir.)

If she were a good girl, she didn’t backbite you.
(Eğer iyi bir kız olsaydı, arkandan konuşmazdı.)

If the bus were slower, I could catch it.
(Otobüs daha yavaş olsaydı, yakalayabilirdim.)

If you trust me, I trust you too.
(Bana güvenirsen ben de sana güvenirim.)

if ile ilgili cümlelerde “if” kelimesinin cümlenin başında yazılması zorunlu değildir. Nitekim “if”, “bağlaç” türünden bir sözcük olduğundan, tıpkı diğer İngilizce bağlaçlar gibi, bir cümlenin orta yerinde de kullanılabilmektedir.

I trust you if you trust me.
(Bana güvenirsen, sana güvenirim.)

I can come in if you unlock the door.
(Kapının kilidini açarsan içeri girebilirim.)

Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı ise “if” bağlacının “iki cümleyi” birbirine bağlıyor olduğudur.

Want to spend some money? If it’s so; you can buy something in that store. 
(Biraz para harcamak ister misin? Eğer öyleyse; o mağazadan bir şey satın alabilirsiniz.)

Maria have told you that if you want to play a game with her, you need to learn being a strong firstly. If you are not enough, so don't!
(Maria sana onunla bir oyun oynamak istiyorsan, önce güçlü olmayı öğrenmen gerektiğini söyledi. Eğer değilsen, oynama!)

If you take a tour at night in forest lonely, this attempt can be dangerous for you.
(Geceleri ormanda yalnız bir tur yaparsanız, bu girişim sizin için tehlikeli olabilir.)

If there’s a hand that you can hold when you feel lonely, this is the enough reason to be still happy.
(Yalnız hissettiğinizde tutabileceğiniz bir el varsa, bu hala mutlu olmak için yeterli nedendir.)

This advice has been said in generally to the people who have low self esteem problem; if you love yourself first, then you can be the person that you want to be.
(Bu tavsiye genellikle özgüven eksikliği sorunu olan kişilere söylenir; eğer önce kendinizi severseniz, o zaman olmak istediğiniz kişi olabilirsiniz.)

21 Haziran 2020 Pazar

When While ile ilgili cümleler

When : -dığı zaman
While : -iken

When while ile ilgili cümleler ve anlamlarını aşağıda bulabilirsiniz.

When you need to complete your homework, you can call me.
(Ödevinizi tamamlaman gerektiğinde beni çağırabilirsin.)

While you are doing your homework, I can help you.
(Ödevini yaparken sana yardım edebilirim.)

When you finish reading the English histroy book, 
you can commence to read Spanish one.
(İngilizce tarih kitabını okumayı bitirdiğinde,
İspanyolca kitabını okumaya başlayabilirsin.)

While you read the English history book, 
you can't commence the Spanish one.
(İngilizce tarih kitabını okurken, 
İspanyolca kitabına başlayamazsın.)

When you have done watching TV, 
can you turn off the TV please?
(TV izlemeyi bitirdiğinizde 
lütfen TV'yi kapatabilir misiniz?)

While you are watching TV, if you don't want to watch anymore, you can turn off the TV.
(TV izlerken, artık izlemek istemiyorsanız TV'yi kapatabilirsiniz.)

When you have done your breakfast, we can begin to work together.
(Kahvaltını yaptığun zaman birlikte çalışmaya başlayabiliriz.)

While you are having breakfast, we can't work.
(Kahvaltı yaparken çalışamayız.)

When you cry, nothing will change!
(Ağladığında hiçbir şey değişmeyecek!)

If there's a person by your side who makes you happy while you are crying so it means that you are lucky.
(Eğer yanınızda ağlarken sizi mutlu eden bir kişi varsa, bu şanslı olduğunuz anlamına gelir.)

When the bus has arrived to Mexico; Maria was thinking that she will couldn't catch the bus.
(Otobüs Meksika'ya ulaştığında; Maria otobüsü yakalayamayacağını düşünüyordu.)

When while ile ilgili cümleler

When While ile ilgili cümleler hakkında bilgiler


When ile while cümleleri arasındaki en önemli fark;

 When cümleleri art arda gerçekleştirilen eylemleri ifade etmek için kullanılırken,
 While cümleleri bir eylem gerçekleşirken aynı anda başka bir eylemin gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan kesişmeler için kullanılır.

Bu nedenden dolayı when cümlelerinde art arda gerçekleştirilen eylemler söz konusu iken "while" cümlelerinde ise aynı anda gerçekleştirilen eylemler söz konusudur.

When while ile ilgili cümleler incelendiğinde aradaki bu temel farkı çok net bir şekilde fark edebilirsiniz. Kendiniz de aynı konu hakkında hem while hem de when cümleleri kurarak, bu iki bağlacın kullanımı hakkında daha net bir bilgi sahibi olabilirsiniz.

Bu temel fark dışında when ile while kelimeleri pek çok açıdan ortak kelimelerdir.
Bu kelimelerin bazı temel ortak özelliklerini aşağıdaki gibi sıralandırabiliriz;

Hem when hem de while;

 "bağlaçlar" grubunda yer alır. 
 "cümlecik oluşturan bağlaçlar" olarak tanımlanırlar.
 "zaman cümleciği oluşturma" görevindedirler. Bu nedenden dolayı da birlikte kullanıldığı cümle ile birleştirilen diğer cümlenin eylemi arasındaki zaman ilişkisini kurarlar.

Son olarak şunu da belirtmek isterim ki when cümlelerinde bir fiilin başka bir fiili "gerçekleşme anında" kesmesi gibi bir durum söz konusu olmazken; while cümlelerinde ise bir fiilin başka bir fiili, gerçekleşme anında kesmesi durumu söz konusudur.

20 Haziran 2020 Cumartesi

While ile ilgili cümleler

While kelimesini duyduğumuzda ya da gördüğümüzde aklımıza direkt olarak “-iken” gelmelidir.

While : -iken

While ile ilgili cümleleri incelediğinizde şunu fark edeceksiniz ki; bir eylem bitmeden, başka bir eylem başlamış durumda oluyor.

While I was going to school, She was going to home.
(Ben okula giderken, o eve gidiyordu.)

Yukarıdaki cümleyi incelediğimizde "while" kelimesinin, cümlenin fiili ile birleşerek "-iken" anlamı verdiğini görüyoruz.

While I was listening music, she was looking at me.
(Ben müzik dinlerken, o bana bakıyordu.)

"dinlemek" eylemi tamamlanmamışken, "bakmak" eylemi gerçekleştirilmiştir. Bu gibi fiillerin gerçekleştirilme zamanları ile ilgili bir kesişme durumu söz konusu olduğunda, while (-iken) kullanırız.

While when I was 7 years old, she was 11 years old.
(Ben 7 yaşındayken, o 11 yaşındaydı.)

7 yaşındayken [yani o yaştayken, o sırada]

While I was looking into her eyes, she already knew that what I am gonna say to her.
(Gözlerine bakarken, ona ne söyleyeceğimi zaten biliyordu.)

While she was dreaming, she was moving uncontrollably.
(Rüya görürken kontrolsüz bir şekilde hareket ediyordu.)

While she is going to school, she was unaware these things that will befall herself.
(Okula giderken, başına gelecek olan şeylerin farkında değildi.)

While ile ilgili cümleler


While ile ilgili cümleleri incelerken şu ayrıntıya dikkat; dikkat ederseniz tüm bu cümleler "bağlı cümle" olarak tanımlanan cümle tiplerinden oluşmaktadır.

"Bağlı cümle" demek, bir bağlaç ile birbirine bağlanmış iki cümle demektir. "while" kelimes bir bağlaç olduğu için iki cümleyi birbirine bağlamaktadır. Önce bir cümleye "while" eklenir, ardından o cümle, başka bir cümle ile birleştirilerek while ile ilgili cümleler oluşturulmuş olur.

Ancak şu ayrıntıya dikkat etmelisiniz ki; "while" (-iken) bağlacının bağlı bulunduğu cümlenin eylemi, diğer cümlenin eylemi tarafından, sürekliliği kesilen ya da aynı anda gerçekleşen eylemdir.

Örneğin;

While I am dancing, she was watching movie.
virgülden önceki cümleye "while" bağlandığını görüyoruz.
"dans etmek" eylemi, ikinci cümledeki "izlemek" eylemi aynı anda gerçekleştirilmiştir.

While teacher is lecturing, Angelina came in the class abruptly.
(Öğretmen ders verirken Angelina aniden sınıfa geldi.)

Bu cümlede ise "while" ile desteklenen "ders vermek" eylemi, "sınıfa gelmek" eylemi ile kesilmiştir.

Sonuç olarak aynı anda gerçekleşen, biri diğerini kesen eylemler ile kurulmuş cümleleri birleştirmek için "while" (iken) bağlacı kullanılır. Bundan dolayı "while" kelimesi genellikle cümlenin başında ya da iki cümlenin ortasında yer alır.

Although ile ilgili cümleler (Açıklamalı)

Although : -e rağmen, karşın

Although ile ilgili cümleler


Although ile ilgili cümleler ve anlamları;

Although I love her, I could never confess this.
(Onu seviyor olmama rağmen, bunu hiç itiraf edemedim.)

Bu örnek cümleyi incelediğimizde "although" kelimesinin cümlenin en başında kullanılmış olduğunu görmekteyiz ancak bu şart değildir. Yani bu kelime cümlenin ortasında da kullanılabilir.

İsterseniz aynı cümleyi, "although" cümlenin tam ortasında olacak bir şekilde tekrardan kuralım.

Buna göre;

I could never confess this although I love her.
(Onu seviyor olmama rağmen, bunu hiç itiraf edemedim.)

Gördüğünüz gibi, aynı cümleyi, bu defa "although" kelimesi cümlenin ortasına gelecek şekilde kurduk.

Although kelimesi ile ilgili olarak bilmeniz gereken en temel şey, bu kelimenin "bağlaç" türünden bir sözcük olduğudur. Bu nedenden dolayı bu kelimenin görevi iki kelime ya da iki cümleyi birbirine bağlamaktır.

Although she invited me to the party, I have not accept it.
(Beni partiye davet etmesine rağmen, kabul etmedim.)

Bu örnek cümleyi incelediğimiz zaman "although" kelimesinin iki cümleyi birbirine bağlamış olduğunu görmekteyiz.

Şöyle ki;

1. She invited me to the party.
2. I have not accept it.

Gördüğünüz üzere, burada iki adet cümle var ve "although" kullanarak bu cümleler birbirine bağlanmıştır.

Sonuç olarak; eğer bir yerde "although" kelimesini görürseniz (ki sınavlarda kesin görürsünüz) anlayın ki iki cümle ya da iki kelime birbirine bağlanmıştır.

although ile ilgili cümleler


Diğer örnek cümleler;

Although it's midnight, she still didn't sleep.
(Gece yarısı olmasına rağmen, o hala uyumamıştı.)

Although I worked the Spanish exam so hard, I wasn't believe to pass it.
(Her ne kadar İspanyolca sınavında çok çalışsam da, geçeceğime inanmıyordum.)

Although Angelina was the most beautiful girl in class, she wasn't accepting this.
(Angelina sınıftaki en güzel kız olmasına rağmen bunu kabul etmiyordu.)

Although he was so speed, he couldn't catch the bus.
(O kadar hızlı olmasına rağmen, otobüsü yakalayamadı.)

Although she has the Whatsapp application on her phone, she didn't know that how to use it.
(Telefonunda Whatsapp uygulaması olmasına rağmen, nasıl kullanılacağını bilmiyordu.)

Although her tooth hurts, he didn't want to go to dentist.
(Dişi ağrıyor olmasına rağmen dişçiye gitmek istemiyordu.)

Although ile ilgili cümleler siz de üretebilirsiniz. Bunun için önce iki cümle kurmalı ve sonra bu iki cümleyi birbirine "although" kullanarak bağlamalısınız.

Kuracağınız iki cümlede "anlam ilişkisi" olması gerekir. "although" kelimesini ekleyeceğiniz cümlede "kabul ediş" anlamı olmalıdır. Bu sayede "although" ile ekleme yaparak, sonrasında bir açıklama yapabilmek mümkün olur.

Örneğin;

Although TV is on,
(TV açık olmasına rağmen) [TV'nin açık olması kabul edilmiş bir durum ve bu durum hakkında bir açıklama yapılacağı için "rağmen" bağlacı eklenmiştir.]

she was not watching TV.
(o TV izlemiyordu.)

Her iki cümleyi birleştirdiğimizde; 

Although TV is on, she was not watching TV. 
(TV açık olmasına rağmen, o TV izlemiyordu.)

Umarım although ile ilgili cümleler ile although kullanımı hakkında net bir bilgi verebilmişimdir. Takıldığınız her bir ayrıntı için aşağıdaki yorum formundan bana ulaşabilirsiniz.

With Kullanımı

With kullanımı iki cümle ya da iki kelimeyi birbirine bağlamak amaçlıdır.

With : ile, birlikte

With kelimesini Türkçeye "ile, birlikte, ile birlikte" şeklinde çevirebiliriz.

With kullanımı daha net anlaşılabilmesi açısından örnek cümleleri incelemek ve bu bağlacı kullanarak yeni cümleler kurmak çok işinize yarayacaktır.

with kullanımı

With, bir kelimeye bağlı olarak kullanılır.
Bağlı olduğu kelimeyi kendisinden önceki kelimeye bağlar.

with kullanımı

Ayrıca şuna da dikkat; with her ne kadar "bağlama görevi" görüyor olsa da, bağlaç türünden bir kelime değil, edat türünden bir kelimedir. 

Nitekim with kelimesinin temel görevi iki kelime ya da iki cümleyi birbirine bağlamak değil, birlikte kullanıldığı isim türünden kelimenin şekline etki ederek, başka bir isim türünden kelimeye bağlamaktır.

With kullanımı ile ilgili örnekler

With kullanımının daha net anlaşılabilmesi açısından örnekler son derece faydalıdır. Aşağıda birkaç örnek ele alacağız.

Eva with Maria
(Eva ile Maria)

Yukarıdaki ifadeye baktığımızda "with" kelimesinin iki kelimeyi (Eva, Maria) birbirine bağladığını görmekteyiz.

Biz, bu örnek cümle için çeviri yaparken with kelimesini "ile" anlamında çevirdik ancak diğer iki anlamında da çevirebiliriz ki diğer iki anlamında da çevirdiğimizde anlam değişmez.

Buna göre;

Eva with Maria
(Eva ile Maria)
(Eva Maria ile birlikte)
(Eva Maria birlikte)

Gördüğünüz gibi diğer anlamlarında da çeviri yapabiliyoruz.

Şimdi bu örnek ifadeyi kullanarak bir cümle kuralım ve with kullanımı cümle içerisinde nasıl bir rol oynuyor daha net anlayalım.

Eva and Maria go shopping.
(Eva ile Maria alışverişe gidiyor.)
(Eva Maria ile birlikte alışverişe gidiyor.)
(Eva Maria birlikte alışverişe gidiyor.)

With kullanımı ile ilgili olarak göz önünde bulundurmanız gereken önemli bir ayrıntı ise sadece isim ve sıfat türünden kelimeler ile birlikte kullanılıyor olduğudur.

Bunun nedeni, with kelimesinin edat türünden bir kelime olmasıdır. Eğer bağlaç olsaydı fiil türünden kelimeler ile birlikte de kullanılabilirdi.

Bundan dolayı fiilleri ya da iki cümleyi birbirine bağlamak için with kullanımı yanlış olacaktır. With kelimesini sadece isim ya da sıfat türünden iki kelimeyi birbirine bağlamak için kullanabilirsiniz.

Daha önce ele aldığımız örneklerde with kelimesi, isim türünden iki kelimeyi birbirine bağlamıştık aşağıda ise sıfat türünden iki kelimeyi birbirine bağlayalım.

with : ile, birlikte
with love : sevgilerle

With love from Turkey
(Türkiye'den sevgilerle)

With this confidence he has a chance to confess him love to her.
(Bu özgüven ile birlikte, aşkını ona itiraf etmesi için bir şansı var.)

Sonuç olarak; with edat türünden bir kelimedir ve tıpkı diğer edat türünden kelimeler gibi; isim soylu kelimeler ile birlikte kullanılarak anlamına etki eder ve böylece diğer isim soylu kelimeler ile bağlantı kurmasını sağlar.

15 Haziran 2020 Pazartesi

When While Konu Anlatımı

When ve while kelimelerinin her ikisi de birbirini izleyen iki eylemi birbirine bağlamak için kullanılır.

Örnek:

Alex kapıyı açtı. Maria içeriye girdi.

Kapıyı açmak ve içeriye girmek eylemleri birbiriyle ilişkili eylemler olduğu için bu eylemleri gerçekleştirilme sırasına göre when ya da while ile birleştirebiliriz.

Eylemin gerçekleştirilme sırası "kapının açılması" ve "içeriye girilmesi" şeklindedir.
O halde cümlemizi de bu sıraya uygun bir şekilde kurmalıyız.

When Alex opened the door, Maria came in.
(Alex kapıyı açtığı zaman, Maria içeri girdi.)

Bu cümlede temel mantık şu dur; ilk eylem "when" ile birlikte yazılır.
Aynı durum "while" için de geçerlidir.

While Alex opened the door, Maria came in.
(Alex kapıyı açtığı sırada, Maria içeri girdi.)

when while konu anlatımı


When ve While Anlamları

When while konu anlatımının net bir şekilde anlaşılabilmesi için önce bu kelimelerin anlamlarına ve çeşitlerine bakmamız gerekir.

When : Ne zaman? (soru kelimesi)

When kelimesi “ne zaman?” anlamında kullanıldığı zaman soru kelimesidir.

When you will come?
(Ne zaman geleceksin?)

When : -dığı zaman (zarf)

I will come when you came.
(Sen geldiğin zaman ben geleceğim.)

When : iken

I was in home when you are in office.
(Sen evde iken ben evdeydim.)

While : iken, -dığı sırada

Tıpkı when kelimesi gibi, while kelimesi de "iken" anlamında kullanılabilmektedir.

Örnekler:

While you are making cake, I was drinking tea.
(Sen kek yapar iken, ben çay içiyordum.)

I was happy while by your side.
(Senin yanında iken mutluydum.)

When While farkı da tam da bu aşamada ortaya çıkıyor.

Şöyle ki; 

- when : ne zaman?, -dığı zaman, iken anlamlarında kullanılırken,
- while : sadece "iken" anlamında kullanılmaktadır.

When While Farkı

Hem when hem de while kelimelerinin her ikisi de ard arda gerçekleştirilen eylemleri birbirine bağlarken kullanılır ve her ikisi de "iken" anlamında kullanılabilmektedir.

Fakat şöyle de bir durum var ki "while" kelimesi "iken" anlamında daha çok kullanılmaktadır. Bu nedenden dolayı "while" kelimesini gördüğümüzde aklımıza direkt olarak "iken" gelmesi daha doğrudur.

Bu sayede hem while veya when geçen cümlelere olan bakış açımız değişmiş olacak hem de while kelimesinin when kelimesinden en belirgin farkını da öğrenmiş olacağız.

Örnek:

When you come here, we can be together.

Yukarıdaki cümleye bakalım. Bu cümlede "when" kullanılmış.
When gördüğümüz zaman aklımıza direkt olarak "ne zaman, -dığı zaman" ifadeleri gelmelidir.
Çünkü %90 ihtimalle bu anlamlardan birisidir.

When you come here, we can be together.

Bu cümle soru işareti ile bitmediği için when kelimesinin "ne zaman" anlamında kullanılmadığını hemen anlıyoruz.

O halde diğer anlam olan "-dığı zaman" anlamında kullanılmıştır.
"-dığı zaman" ifadesi, zarf türünden bir ifade olduğu için ve de zarf türünden ifadeler fiillere bağlı olduğu için "-dığı zaman" ifadesini cümlenin yüklemi ile bağlamamız gerekiyor.

Buna göre;

"when", "come" fiili ile birleştirilir ve ortaya şu anlam çıkar; "geldiğin zaman"

Daha açık ele alırsak;

when : -dığı zaman
when ... come : geldiği zaman
when you come : geldiğin zaman
when she come geldiği zaman
when they come geldikleri zaman

"While" kelimesini gördüğümüzde ise aklımıza direkt "iken" gelmelidir.

Örnek:

While I was waiting for you, I missed the bus.
(Seni beklerken, otobüsü kaçırdım.)

Yukarıdaki örnek cümlede "while" kelimesinin "iken, sırada" anlamı verdiğini görmekteyiz.

Aynı cümleyi hem when hem de while ile kurabiliriz ancak biraz anlam farkı olur.

Örnek;

She was being happy while she is singing.
(Şarkı söylerken mutlu oluyordu.)

She was being happy when she is singing.
(Şarkı söylerken mutlu oluyordu.)

When While Kullanım Zamanları

when while arasındaki bir diğer önemli fark ise kullanım zamanlarıdır.

when kullanımı aşağıdaki zaman dilimleri için geçerlidir;

- Geniş (Present)
- Geçmiş (Simple Past)
- Geçmişte Süreklilik (Past Continuous)
- Bitmiş Geniş (Present Perfect)

while kullanımı ise sadece "Past Tense" için geçerlidir.

14 Haziran 2020 Pazar

13 Haziran 2020 Cumartesi

Sıfırdan İngilizce Dersleri #3 | You ne demek?

You : Sen

İngilizce "you" kelimesi, 
Türkçede "sen" anlamına gelmektedir.

You kelimesinin okunuşu "yu" şeklindedir.

Türkçede "sen" kelimesi ile başladığımız cümlelerin ya da içerisinde "sen" kelimesi geçen tüm cümleler için "you" kelimesini kullanırız.

You ne demek


İngilizcede cümlelerde "you" kelimesi sıklıkla görebilirsiniz.
Tıpkı Türkçede olduğu gibi, İngilizcede de "you" (sen) kelimesi oldukça fazla kullanılır.

En çok kullanılan İngilizce kelimelerden birisi olduğu için bu kelimeyi öğrenmeniz son derece önemlidir.

Örnek:

Sen okula gittin mi?

Bu cümleyi İngilizceye çevirecek olursak, cümlede "sen" kelimesi geçtiği için "you" kelimesini kullanmamız gerekir.

İçerisinde "sen" kelimesi geçen bir cümlenin İngilizce karşılığında mutlaka "you" kelimesi geçer ancak  içerisinde "you" kelimesi geçen bir cümlenin Türkçe karşılığında "sen" kelimesi her zaman geçmeyebilir. Bunun nedeni ise gizli öznedir.

Örneğin;

You are a good girl.

Yukarıdaki cümlede "you" kelimesi geçmesine rağmen bu cümlenin çevirisini "iyi bir kızsın" şeklinde yapabiliriz. Bu durumda özne gizlenmiş olur ve buna gizli özne denir. Bu cümlenin Türkçe çevirisinde "-sın" ekinden, cümlenin öznesinin "you" olduğunu anlarız.

Sonuç olarak İngilizce bir cümlede "you" kelimesi geçiyorsa, o cümlenin Türkçe karşılığında "sen" kelimesinin geçmesi zorunlu değildir.

Sıfırdan İngilizce dersleri 2. dersimizde "I" (ben) kelimesinin genellikle cümlenin başında kullanıldığını söylemiştik ve bununla ilgili örnekler vermiştik. Aynı durum "You" (sen) kelimesi için de geçerlidir.

Örneğin aşağıdaki cümlelere bakalım;

You look like an angel.
(Sen bir melek gibi görünüyorsun.)

You were alone in house.
(Sen evinde tek başınaydın.)

You can find the answer as long as you try.
(Denediğin sürece cevabı bulabilirsin.)

Yukarıdaki İngilizce cümlelerin hepsi "you" kelimesi ile başlamıştır. Bunun nedeni ise İngilizce cümle öğe dizilişinin önce özneden (yani eylemi gerçekleştiren kişi ya da nesneden) başlıyor olmasıdır.

Fakat bu durum sizi yanıltmasın. "You" kelimesi her zaman cümle başında olacak diye bir kural yoktur. Bazı cümle yapılarında cümlenin ortasına da gelebilmektedir.

Örneğin;

As long as you love me.
(Beni sevdiğin sürece.)

Bu tarz cümleleri zaten ilerleyen derslerde ele alacağız. Şu an bu cümle yapılarına hiç ama hiç takılmayın. Bu derste sizden öğrenmenizi istediğim tek şey "you" kelimesinin "sen" anlamına geliyor olmasıdır ve bununla birlikte "you" kelimesinin genellikle cümlenin en başında yer ediniyor olmasıdır.

You, yani "sen" kelimesi ile ilgili olarak bilmeniz gereken ve mutlaka aklınızda tutmanız gereken bir diğer önemli bilgi ise bu kelimenin "zamir" türünden bir kelime olduğudur.

Sıfırdan İngilizce öğrenmek dersleri 1. dersimizde kelime türleri ya da diğer bir adı ile kelime çeşitleri konusunu işlemiştik. 

Kısaca hatırlayacak olursak; kelimeler, ağzımızdan çıkardığımız anlamlı ses parçalarıdır. Kelimeler kendi içerisinde gruplara ayrılırlar ve her bir grup dahilinde farklı görev ve işlevsellikleri vardır.

"Ben, Sen" gibi kelimeler zamir grubuna girerler çünkü "ben" ya da "sen" şeklinde tanımadığımız insanların aslında isimleri vardır ancak biz o insanların isimlerini kullanmak yerine, onların isimlerini temsil eden başka kelimeler kullanmaktayız. 

Bu yüzden dolayı "ben , sen" gibi kelimeler, isimlerin yerine kullanılmış oluyorlar ve ismin yerine kullanılan kelimelere "zamir" denilir.

Üstelik bu durum sadece insan isimleri için değil insan olmayan, herhangi bir nesne ya da tanım için de geçerlidir. Burada önemli olan esas mantık şu dur; eğer adı olan bir şeyin, adını kullanmak yerine "bu, şu, o" kelimelerden birisini kullanıyorsan, bu kullandığınız kelimeler zamir görevi üstlenmiş oluyor.

Zamir türünden kelimeler, isim türünden kelimeler yerine kullanılırlar. Sadece isim türünden kelimelerin temsil ettiği şahıs, nesne ya da tanımı ifade etmekle kalmaz aynı zamanda isim türünden bir kelimenin görevini de devralmış olur.

Sonuç olarak you ne demek sorusunun cevabı "sen" kelimesidir.

İngilizce Selamlaşma

İngilizce selamlaşma cümleleri ve anlamları.

Hello!Merhaba!
Hi!Selam!
What is your name?Adın ne?
My name is Maria.Benim adım Maria.
How are you?Nasılsın?
I am fine thanks and you?İyiyim teşekkürler ya sen?
What's up?Naber?
So so.Şöyle böyle.
How is your day?Günün nasıl geçiyor?
It's good and yours?İyi ya sen?
Where are you from?Nerelisin?
I am from Turkey.Türkiye'liyim.
What city do you live in?Hangi şehirde yaşıyorsun?
I live in Samsun city.Samsun şehrinde yaşıyorum.
I am glad to meet you.Senin tanıştığıma memnun oldum.
It's nice to meet you.Seni tanımak güzel.

    İngilizce selamlaşma    

İngilizce selamlaşma cümleleri özellikle de ilk defa görüşmeye başladığımız ya da başlayacağımız kişiler ile iletişim kurabilmemiz için gerekli olabilmektedir.

Bir kişi ile iletişime geçebilmek için en iyi yöntem tabii ki önce selam vermektir. Bunun için "hello" kelimesini kullanabileceğimiz gibi aynı anlama gelen "hi!" kelimesini de kullanabiliriz.

İngilizce kelimelerin okunuşları kelimeye göre değişkenlik gösterdiğinden dolayı, yukarıdaki cümleleri öğrenirken aynı zamanda telaffuzlarını da öğrenmenizi öneririm.

Ancak eğer bu cümleleri internet ortamında yazışmak amacı ile kullanacaksanız, telaffuzlarını öğrenmenize gerek yoktur. Sadece cümleleri kullanmayı bilmeniz yeterli olacaktır.

Örneğin az önceki örnekte verdiğim gibi, bir kişi iletişim kurabilmek için öncelikli olarak merhaba deri ki bu kelimenin karşılığı da "hello" ya da "hi" kelimeleridir.

Siz bu kelimeyi kullandığınızda karşınızdaki kişi sizi dikkate alırsa, büyük ihtimalle o kişi de size "hello" ya da "hi" şeklinde bir yanıt verir.

Bazı durumlarda ise karşınızdaki kişi size "hello" ya da "hi" demeden, direkt olarak "who are you, what are you doing?" gibisinden çeşitli cümleler de kurabilirler bu durumda o şahsın kaba bir tavır sergilediğini kesinlikle söyleyebiliriz.

Çünkü normal şartlarda bir insana selam verdiğinizde, karşılığında da o kişinin size selam vererek geri dönüş yapması gerekir ki bu aynı zamanda o kişinin saygılı olup, olmadığını da gösterecek önemli bir ayrıntıdır.

İlk iletişim aşamasını sürdürmek için "hello, hi" kelimelerinden sonra kişinin adını sorabiliriz. Çünkü bir kişiye hitap edebilmemiz için öncelikli olarak adını öğrenmemiz gerekir ki bu da "what's your name?" sorusu ile mümkündür.

What is your name?
What's your name?

Her iki cümle de aynı anlamı vermektedir fakat ikinci cümlede kısaltma durumu söz konusu olduğu için farklı yazılmıştır.

What is your name okunuşu "vat is your neym?" şeklindedir.

Bu cümle ile ilgili olarak dikkatinizi çekmek istediğim bir ayrıntı ise şu dur;

"Adınız nedir?"
"Adın nedir?"

Yukarıdaki sorulardan birisi "sizli, bizli" şeklindedir. Yani araya çeşitli nedenlerden dolayı (ki bu nedenlerin başında saygı gelmektedir) mesafe koyulmuştur ancak İngilizce'de bu şekilde mesafe koyma imkanı olmadığından dolayı "what is your name" cümlesini hem sizli, bizli olduğunuz birisine karşı hem de "senli, benli" olduğunuz birisine karşı kullanırsınız.

What.... ile başlayan bir çok farklı cümle kalıbını İngilizcede duymuşsunuzdur çünkü "what" kelimesi İngilizcede oldukça sık kullanılan kelimelerden birisidir.

Fakat Türkçede, Almancada, İspanyolcada ya da aklınıza hangi dil gelirse gelsin; tüm bu dillerde kelimeler kendi içerisinde türlere ayrılmaktadır. Dolayısıyla "what" kelimesinin de dahil olduğu tür grubu "soru kelimeleri" grubudur.

Soru kelimeleri; bir durumu ya da olayı sorgulamak için kullandığımız kelimelerdir ki bu kelimelerin başında da "what?" (ne?) kelimesi gelmektedir.

Dolayısıyla bir kişinin adını sorarken de "what" kelimesini kullanıyoruz. Çünkü o kişinin adını öğrenebilmemiz için "ne?" sorusunu sormamız gerekmektedir.

Aynı şekilde "what are you doing?" (ne yapıyorsun?) şeklinde bir cümle kurduğumuzda da, yine "ne?" sorusunu sormamız gerektiği için "what" soru kelimesini kullanmış olduk. 

Ancak "what" kelimesi her zaman "ne?" anlamına gelmez, bazen de "hangi?" anlamına da gelebilmektedir. 

Örneğin; "what song?" sorusunda "what" kelimesinin "ne" değil, "hangi" anlamında kullanıldığını görmekteyiz.

Bir kişinin adını öğrendikten sonra artık o kişiye hitap edebiliriz. Hitap şekli ise size kalmıştır. Dilerseniz doğrudan o kişinin adını söyleyebilir, dilerseniz de bay x ya da bayan x şeklinde hitap edebilirsiniz.

Eğer bay ya da bayan şeklinde hitap kullanacaksanız mr x ya da miss x şeklinde ifade kullanabilirsiniz.

Örnek;

Miss Maria
(Bayan Maria)

Hi, miss Maria!
(Merhaba, bayan Maria)

How are you miss Maria?
[Hov ar yu mis Maria]
(Nasılsınız bayan Maria)

It's nice to see you again here.
[it iz nays tu sii yu agen hiır]
(Sizi burada tekrar görmek güzel)

Eğer bu tanışma seansı gün içerisinde gerçekleştiriliyorsa, büyük ihtimalle o an konuşmakta olduğunuz şahsın meşgul olduğu bir iş ya da uğraşı vardır. Bundan dolayı bu kişiye aşağıdaki soruları sorabiliriz.

How is going your day?
(Günün nasıl geçiyor?)

Do you need any help?
(Yardıma ihtiyacın var mı?)

Are you busy?
(Meşgul müsün?)

Are you in home or at work?
(Evde misin yoksa işte misin?)

Ve tüm bu soruların yanı sıra özellikle de İngilizce selamlaşma tanışma aşamasında, eğer internetten yazışıyorsak karşımızdaki kişinin hangi ülkede ya da hangi şehirde yaşıyor olduğunu sormak isteyebiliriz.

İşte bu durumda aşağıdaki İngilizce tanışma cümleleri son derece faydalıdır.

What country do you live in?
(Hangi ülkede yaşıyorsun?)

Where are you from?
(Nerelisin?)

Eğer bu selamlaşma cümlelerini bir üst seviyeye çıkartmanız gerekirse ya da çıkartmak istiyorsanız, bu durumda kişinin medeni hali, yaşı ve beğenileri gibi ayrıntılarını da sorabilirsiniz.

How often do you watch movie?
(Ne kadar sıklıkta film izlersin?)

What is your favourite movie?
(Favori filmin hangisidir?) 

Do you like romantic comedy genre movie?
(Romantik komedi tarzı film sever misin?)

How old are you?
(Kaç yaşındasın?)

Do you have any girl(boy) friend?
(Kız(erkek) arkadaşın var mı?)

Are you married or single?
(Evli misin yoksa bekar mı?)

Have you ever had a girlfriend before?
(Daha önce hiç kız arkadaşın oldu mu?)

Bu özel İngilizce selamlaşma cümleleri daha da uzatılabilir.
Ayrıca İngilizce selamlaşma cümleleri ile ilgili şöyle de bir gerçeklik var ki günün hangi saati, tanıştığınız kişinin özellikleri, bulunulan mekan gibi pek çok kriter doğrultusunda pek çok farklı cümle kalıbını kullanabilmek mümkündür ancak biz bu konuda olabildiğince genel ifadeler üzerinde durduk.